Seçili Kitaplarda Özel Fiyatlar - 2. sayfa

“Sıkıntı Var"
Sıkıntı Üzerine Denemeler

Son yıllarda Türkçenin en yaygın kullanılan sözcüklerinden biri, “sıkıntı”. En yaygın kullanım şekli de: “Sıkıntı yok”! Kalıbın bu kadar çok tüketilmesi, sıkıntının, sıkıntıların varlığına işaret ediyor olsa gerek. Zamanımızın kronik kriz hali, sıkıntıyı “toplumsal ortak duyu” haline getirmiyor mu? Elinizdeki derleme mekâna/zamana, siyasete, edebiyata ve sinemaya odaklanan dört bölümde, sıkıntının toplumsallığını ve potansiyelini inceliyor.

Balkon Sefası

İsmail Saymaz, bazen bir Erzurum türküsünün soluğunu ya da Karadeniz’in yerinde duramayan rüzgârını İstanbul’un baş köşesine getiriyor; bazen de İstanbul’un hovardalıklarını, neşesini ve rengini tutup memleketin dört bir yanına salıveriyor.

Her Gün Perşembe Olsa

Attilâ Şenkon’un, 1991 Akademi Kitabevi Öykü Özendirme Ödülü’nü alan bu ilk kitabı, gerçek ile masalın, var ile yokun arasında erimiş incecik çizgide gezinen kısacık ve duygu dolu öykülerden oluşuyor.

Bakışın Ritmi

Ahmet Tulgar’dan, “şahsiyat”la değil, toplumsal ruh halimizle uğraşan portreler. Kaygıların, öfkelerin, hayal kırıklıklarının, utançların, kederlerin, beri yandan hayranlıkların, sevinçlerin, tesellilerin, dert ortaklıklarının portreleri. Memleketin bir meşrepler haritası. Huylarımızın aynaları. Başlı başına, edebî zevkle okunacak denemeler.

"Kaldırın Şu Heykeli Buradan"

Belma Akçura, heykellerin başlarına gelenleri anlatıyor. Dışkıdan yapılan heykel, devrilip kafası ezilen, bombalanan, ipe dolanıp yerlerde sürüklenen, boynuna ilmek geçirilip köprüden sallandırılan, mohikan kesimi saç eklenen heykeller… “Put kırma” gerekçesinin, insanlık tarihine karşı kıyıcılığa dönüştüğü durumlar…

Çağdaşlarının Anılarıyla
Anton Pavloviç Çehov

Dünya edebiyatına öyküleri ve oyunlarıyla büyük katkılar yapan Anton Pavloviç Çehov’un çağdaşı kültür, sanat insanlarının yanı sıra onu yakından tanıyan akrabalarının, arkadaşlarının anılarına ve tanıklıklarına yer veren bu kitapta Çehov’un hem edebiyat ve sanatla ilgili görüşlerini hem de “insani” tarafını yakından tanıma olanağı bulacaksınız.

Ay Çöreği

Bu kitapta yer alan denemeler, dil, fizik, kimya, biyoloji, bilgisayarlar, toplumsal bilimler, yapay zekâ -ve tabii edebiyat- gibi, ilk bakışta birbirleriyle ilintisiz alanlar üzerinde geziniyor. Ama biyolojik evrimden bilimkurgu geleneğine, olasılıklar kuramından kültürel değişime, sibernetikten bizzat yazma uğraşına dek bütün bu gezi uğraklarının iki anahtar sözcükte odaklandığını söylemek mümkün: Teknoloji ve iletişim

Söyle Zilan

Söyle Zilan, Ağrı Dağı eteklerindeki isyan günlerinin, ölüme meydan okuyan âşıkların, yarası kabuk bağlamayan bir coğrafyanın romanı.

Gogol'le Dostluğumuz ve Mektuplaşmamız (1832-1852)

Bir büyük yazarın hayatına mektuplar ve kişisel anlatımlarla ışık tutan Gogol’le Dostluğumuz ve Mektuplaşmamız edebi tanıklık ve hatırat türüne yapılmış eşsiz bir katkı.

"Burası Mahkeme"
Yeni Türkiye'de Yargı Rejimi

Gazeteci Canan Coşkun, 2010’ların sonlarında çok konuşulan önemli siyasi ceza davalarının seyrine dair etkileyici bir tasvir sunuyor. Bir iddianame-hüküm incelemesinden ziyade, mahkeme pratiğine dair bir tasvir… Sadece “dosyayı” değil ortamı, hal ve tavırları, iklimi, ruh hallerini anlatıyor. Yargılananların, “şeytanlaştırılanların” duruşları ve karşı sözleriyle beraber.

Siyah Endişe
Bir Asır Sonu Anlatısı Olarak Halit Ziya Uşaklıgil Edebiyatı

Halit Ziya Uşaklıgil edebiyatına çok yönlü bir bakışın ürünü olan bu yazılar, Uşaklıgil’in romandan hikâyeye, tiyatrodan şiire, otobiyografik metinlerinden edebiyat eleştirisine uzanan yazınsal dünyasını tüm verimleriyle inceliyorlar.

Gözden Irak'ta
Hariciyeci Gözüyle Anı/Anlatı

Hariciyede çalıştığı sürenin son on yılını Irak’ta ve Irak üzerine çalışarak geçiren, 2010’da Erbil Başkonsolosluğu’nu açan Aydın Selcen’in anılarından kesitlerin, mesleki gözlemlerinin ve bütünüyle kurgu bazı anlatılarının iç içe geçtiği bir kitap Gözden Irakta.

Filizkıran

Filizkıran, duvarların “Tek yol devrim!” yazılarıyla inlediği, emaye tencerelerin moda olduğu bir dönemin romanı. Fatigül Balcı, dünyaya geldiğine pişman edilmiş bir kuşağı anlatıyor…

Onlar Daha Çocuktu

Aytekin Yılmaz, Onlar Daha Çocuktu’da çocuk yaşta savaşmaya mecbur bırakılmış; dağda ya da hapishanede yetişkinlerin aldıkları infaz kararlarına kurban gitmiş çocukların öykülerini kişisel tanıklıklar ve güvenilir anlatımlarla gözler önüne seriyor.

Gramsci'nin İki Hapishanesi
Faşist Hapishane ve Komünist Labirent

Franco Lo Piparo, Gramsci’nin mektuplarında hem faşist yönetimin hem Stalinci sansürün denetiminden kaçmak için kullandığı mecazi ifadelerin arkasındaki gerçeği aydınlatmaya çalışıyor. Bu büyük sosyalist düşünür ve siyasetçinin hem faşizmin hem Komintern’in Stalinci pratiklerinin tutsağı olarak verdiği fikrî mücadeleye ışık tutuyor.

Son Voli
Serserilik Zor Zanaat

Son Voli durgun denizde aniden kopan fırtınaları, boş çekilen ağları, geceyi dolu kapatan deniz insanlarını anlatıyor.

Piyasa Yapmanın Yeni Yüzleri

Kentsel yaşamın odaklarından biri haline gelen alışveriş merkezleri (AVM) olgusuna çok yönlü bir yaklaşım getiren bir kitap. Feyzan Erkip, öncelikle, bakkaldan süpermarkete, süpermarketten AVM’ye olağanüstü hızlı geçişin ekonomi-politiğine bakıyor.

Maksimum Korunma
Korku Çağında Reklam

Gökçe Zeybek Kabakcı, reklamların korkularımızla dansını, bol örnekle ve berrak bir analitik bakışla tartışıyor.

Ordu ve Millet
1930'larda Almanya ve Türkiye'de Askerî Kültür

Tarihçi Emre Sencer, elbette köklü farklılıklara sahip olsalar da, bu çerçevede anlamlı bir mukayese imkânı sunan 1930’lar Almanyası ve Türkiyesi’nde, askerî kültürün baskın etkisini inceliyor. Orduya-subaylara özgü bakış açısının, iki savaş arası dönemde tümüyle siyasetin ve kültürün biçimlenmesinde oynadığı rolü görüyoruz.

Türkiye'nin Anayasa Gündemi

Bu ortak yapıt, de jure ve de facto ayrımı çerçevesinde yayılan bilgi kirliliği eşliğinde, siyasal rejimler üzerine toplumda yaratılmak istenen algı operasyonu karşısında uzmanların, “anayasa kamuoyu”nu doğru ve gerçek bilgiye yönlendirme çabası...

68'li ve Gazeteci

Tuğrul Eryılmaz, Asu Maro’yla yaptığı uzun söyleşide Türkiye’de ve dünyada 68’li olmanın anlamını, o dönemki arkadaşlıklarını, tanıklıklarını, TRT’den Nokta’ya, Yeni Gündem’den Sokak’a ve Radikal İki’ye gazetecilik serüvenini, tanıdığı onlarca insanı kendine özgü renkli, sivri dilli üslubuyla, hiç sakınmadan anlatıyor.

Ne Güzel Bir Sabah

Serhan Ergin, insana dair her şeyi samimiyetle anlatıyor. Okurlara sıcacık, kahve kokulu öyküler armağan ediyor…

Aile Yadigârları

Rita Ender, yadigâr kelimesinin “tılsımıyla” sözü açarak, Türkiyeli otuz genç Yahudi’yle aile yadigârları üzerine söyleşiyor.

Serseri Standartları Sempozyumu

Serseri Standartları Sempozyumu yerleşik ütopya anlayışını altüst eden, Bilge Serserilerin kendi “yokülke”lerini yarattığı bir “tuhaf roman”.