Araba Sevdası
Eleştirel Basım

Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası, kendi çağına tanıklık eden bir yazarın, roman aracılığıyla toplumsal bir eleştiriyi dile getirdiği en özgün örneklerden birisidir.

Osmanlıca aslından notlarla hazırlayan Fatih Altuğ,
Fatih Altuğ'un sunuşu,
Jale Parla'nın önsözü,
Kitaba dair görsellerle.

Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası, kendi çağına tanıklık eden bir yazarın, roman aracılığıyla toplumsal bir eleştiriyi dile getirdiği en özgün örneklerden birisidir.

İlk taslağının 1889’da yazıldığı tahmin edilen, 1896’da Servet-i Fünun’da tefrika edilen ve ardından 1898’de kitaplaştırılan Araba Sevdası, Tanzimat sonrası dönemde öne çıkan en önemli Türkçe romandır. Sultan Abdülaziz döneminde geçen romanda, İstanbul’un mirasyedi çevrelerinde görülen “alafranga züppe” tipi abartılarak bir aşk hikâyesinin içine yerleştirilir. Bu eleştirel basımda, Araba Sevdası’nın orijinalinde yer alan resimlerin yanı sıra tefrika ile kitap arasındaki farklara, romanın kaynaklarını ve göndermelerini belirginleştiren metinlere, haritalara ve resimlere de yer verilmiştir.

“Recaizade Ekrem’i çağdaşları arasında benzersiz kılan, tüm eylemleri eylemsizliğe, tüm öykünmeleri başarısızlığa, duyguyu abes duygusallığa ve düşü -ki yaratıcılığı da içerir- yokluğa dönüştüren bir roman yazmış olmasıdır.”
JALE PARLA

1847’de İstanbul’da doğdu. Tanzimat’tan sonra Takvimhane Nazırlığı yapan, şair, hattat ve vakanüvis Recaizade Mehmet Şakir Efendi’nin oğludur. Küçük yaşta evde babasından Arapça ve Farsça öğrendi, bir süre Vaniköy sıbyan mektebi ile Beyazıt Rüştiyesi ve Mekteb-i İrfan’da okudu (1858). Buradan mezun olduktan sonra Harbiye İdadisi’ne gönderildiyse de henüz ikinci sınıftayken hastalanınca ayrılmak zorunda kaldı. 1862’de girdiği Hariciye Mektûbî Kalemi’nde bir yandan eski şiir anlayışını devam ettiren Leskofçalı Galip ve Hersekli Arif Hikmet Bey ile, diğer yandan da Namık Kemal ve Ayetullah Bey gibi yenilikçilerle tanıştı. Bu arada Fransızca öğrenmeye başladı ve böylece Batı kültürüyle ilişki kurma olanağı buldu; Divan şiiri tarzında şiirler yazmaya ve Fransızcadan bazı çeviriler yapmaya başladı. İlk yazıları Tasvir-i Efkâr ve Hakayıkü’l-vekayi gazetelerinde yayımlandı. Namık Kemal 1867 Mayısı’nda gizli Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin üyesi olarak Fransa’ya kaçarken Tasvir-i Efkâr’ın sorumluluğunu ona bıraktı. 1876’da bir rahatsızlığı nedeniyle tedavi olmak üzere Avrupa’ya gitti ve bir süre Viyana yakınlarında bir kasabada kaldı. 1877’de Şura-yı Devlet âzası oldu. 1878-1887 yılları arasında Galatasaray Sultanisi’nde ve Mülkiye Mektebi’nde edebiyat öğretmenliği yaptı. Bu okullarda ders kitabı olarak okutulan Talim-i Edebiyat adlı retorik kitabını hazırladı. 1895’te, Musavver Malumat gazetesi sahibi Baba Tahir lakaplı Malumatçı Tahir’le aralarında çıkan kafiye tartışmasında, eski anlayıştan farklı olarak, ilk defa “kulak için kafiye” anlayışını savundu. Tartışma sürerken, Mülkiye Mektebi’nden eski öğrencisi Ahmet İhsan’a, yayımlamakta olduğu Servet-i Fünun dergisini yeni edebiyat anlayışını savunan genç şair ve yazarlara açmasını tavsiye etti. 1896 başlarında Recaizade Ekrem’in önayak olmasıyla Servet-i Fünun dergisi çevresinde Edebiyat-ı Cedide hareketi başlamış oldu. Recaizade’nin Servet-i Fünun kuşağı edebiyatçılarının yetişmesinde önemli payı oldu. Ancak büyük ümitler bağladığı Servet-i Fünun topluluğunun beş yıl gibi kısa bir süre sonra dağılması, ardından çok sevdiği oğlu Nijad’ın ölümü onu çok sarstı ve edebiyat çevrelerinden uzaklaşmasına sebep oldu. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanından sonra kurulan Kâmil Paşa kabinesinde evkaf ve maarif nazırlıklarında bulundu, daha sonra nazırlıktan ayrılarak Meclis-i Âyan üyesi oldu. 1914 yılında İstanbul’da vefat etti. Recaizade Mahmut Ekrem, 1860’lı yıllarda Şinasi ile başlayıp Namık Kemal ve Abdülhak Hâmit ile gelişen yenileşme akımının belli başlı temsilcilerinden biridir. Galatasaray Sultanisi ve Mülkiye Mektebi’ndeki hocalığı sırasında otoriter kişiliği öğrencilerinin saygı ve sevgisini kazanmış, “Üstat Ekrem” unvanıyla anılmıştır. Bir şair olarak bir yandan Divan edebiyatı geleneğini sürdürürken, bir yandan da halk söyleyişleri ile mahallileşme akımından etkilenmiştir.

Ancak bütün bunların üstünde Fransız şiirinin etkisi altında kalmıştır. Şiirlerini Nağme-i Seher (1871), Yadigar-ı Şebab (1873), Zemzeme (I-II-III, 1882, 1883, 1886),Tefekkür (1886), Pejmürde (1894), Nijad Ekrem (1901) başlıklı eserlerinde topladı. Hayatı boyunca “sanat sanat içindir” anlayışını savunan Recaizade’nin tiyatro eserlerinde de bu etkiyi görmek mümkündür: Afife Anjelik (1870), Atala yahut Amerika Vahşileri (1873), Vuslat yahut Süreksiz Sevinç (1874), Çok Bilen Çok Yanılır (1916). Öyküleri ise şu kitaplarında yer almaktadır: Muhsin Bey yahut Şairliğin Hazin Bir Neticesi (1889) ve Şemsâ (1896).

Kitabın Adı Araba Sevdası
Alt Başlık Eleştirel Basım
ISBN 9789750516672
Kapak Halil Paşa, “Bihrûz Bey odasında”
Yayın No İletişim - 2079
Dizi İletişim Klasikleri - 80
Alan Klasik Türkiye Edebiyatı
Sayfa 351 sayfa
En 130 mm
Boy 195 mm
Ağırlık 302 gr
Perakende Satış Fiyatı 145,00 TL
Baskı 4. baskı - Ekim 2020 (1. baskı - Kasım 2014)
Yazar Recaizade Mahmut Ekrem
Dizi Yayın Yönetmeni Murat Belge
Yayına Hazırlayan Fatih Altuğ, Belce Ünüvar
Önsöz Jale Parla
Kapak Suat Aysu
Uygulama Hüsnü Abbas
Düzelti Güneş Akkor, Ayla Karadağ
Baskı Sena Ofset
Cilt Sena Ofset
Edebiyatımızın Unutulmaz Klasikleri Seti
Edebiyatımızın unutulmaz klasikleri arasında yer alan Sergüzeşt, Araba Sevdası, Mai ve Siyah ve Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç’ın eleştirel basımları, bu eserlerin çeşitli nüshaları arasındaki farklara, yazarlarının kaynaklarına, göndermelerine, metne dair haritalara ve resimlere yer verilerek hazırlandı.