Özetler

16. yüzyılda tarımsal yapılarda değişim,
Akdeniz mutfağı ve yağ kullanımı

FİKRET YILMAZ

Bu çalışma, Osmanlı İmparatorluğu’nda yemek ve beslenme rejiminde zeytinyağının yeri hakkındaki beklenti ve yerleşik yargıları tartışıyor. Akdeniz yemek ve beslenme rejiminde zeytinyağının belirleyici unsur olduğu ve bunun Osmanlı asırlarında değişerek, hâkim unsurun göçebe kökenlerine referansla, başta tereyağı olmak üzere hayvansal yağlara dönüştüğü genellikle kabul ediliyor. Eğer bu değişim söz konusuysa, acaba bu türden kültüralist yaklaşımlar belirtilen değişimi tek başına açıklamaya yeterli midir?

Makalede varılan sonuçlar, günümüzde zeytin diyarı olarak bilinen, Edremit başta olmak üzere Kuzeybatı Anadolu ve zeytin ve zeytinyağı üretiminin en eski merkezlerinden olan Filistin bölgesi ile Kudüs çevresindeki tarımsal dönüşümlere dikkat çekiyor. Bu değişimlerden yola çıkarak, zeytinyağının sabun imalatı ve aydınlanmada kullanılması sonucu mutfaktaki belirleyici etkisinin tartışmalı olduğunu ve Osmanlı asırlarında yemeklerde zeytinyağı yerine katı yağ kullanılmasının zorunluluk olduğunu iddia ediyor.

Diğer taraftan zeytinyağının aydınlanma ve sabun imalatı için kullanılması mecburiyetinden ötürü susam yağının yemeklik sıvı yağ olarak tercih edilmesi gibi bir sonucun adeta kaçınılmaz olduğunu dile getiriyor. Susam yağının yemeklik yağ olarak daha çok dikkate alınması gerektiği de makalenin belirttiği iddialar arasında yer alıyor.

Bu bulgular ve değerlendirmeler sonunda, değişimlerin kültüralist yaklaşımlarla anlaşılmasının her zaman mümkün olmadığını; mutfak başta olmak üzere nüfus artışı sonucu yağ ihtiyacının artması, zeytinyağının kandil yakıtı ve sabun imalatı başta olmak üzere diğer kullanım türlerinin etkisiyle Akdeniz mutfağındaki belirleyici yerini uzun bir süre ele geçiremediğini vurguluyor.

Anahtar sözcükler: Tarımsal yapılarda değişim, Nüfus artışı, Akdeniz Mutfağı, Osmanlı Mutfağı, Zeytin, Zeytinyağı, Susam, Susam yağı, Yağhane, Edremit, Kudüs

 

* * *

 

Osmanlı İmparatorluğu'nda gelir vergisi:
1903-1907 tarihli
vergi-i şahsi uygulaması

NADİR ÖZBEK

Bu yazıda Tanzimat sonrası oluşan vergi rejiminde gelir ve servetin vergilendirilmesine ilişkin sorunlar ele alınmış ve özel olarak da 1903-1907 dönemine ait şahsi vergi deneyi üzerinde durulmuştur. II. Mahmut döneminden itibaren herkesin gelirine ve ekonomik gücüne göre nisbî bir vergiye tabi tutulması yönünde bir fikir geliştirilmiş olmasına rağmen, bu zihniyet değişikliği vergi pratiklerine tercüme edilememiş ve bir kazanç vergisi olan temettü vergisi ancak 19. yüzyılın ikinci yarısında uygulamaya konulabilmiş, onun da kapsamı hayli sınırlı olmuştur. 1903 yılında gündeme gelen şahsi vergi ise vergi tespit ve tayin usulleri bakımından hayli basit bir çerçeveye sahip olmakla birlikte gelir vergisi formatını taşıması ve başlangıçta Osmanlı nüfusunun tamamını mükellefiyet kapsamına alması itibariyle önem taşımıştır. Fakat uygulamada da tarımsal üreticiler, aşar vergisine tabi oldukları için 1905 yılı itibariyle şahsi vergi kapsamı dışına çıkartılmış ve böylece söz konusu vergi, genel bir gelir vergisi olma niteliğini kaybetmiştir. Yeni verginin yükünü taşıması beklenen büyük tüccar ve çiftlik sahibi kesim ise şiddetli bir muhalefete girişmiş, bu koşullarda şahsi verginin uygulanması mümkün olamamıştır. Bu yazıda 1903-1907 şahsi vergi uygulamasına ilişkin incelemelerimiz son dönem Osmanlı İmparatorluğu’nda gelir vergisinin “kişisel gelir vergisi” niteliği kazanmaktan tamamen uzak olduğunu bütün açıklığıyla ortaya koymuştur. Gelir vergileri bu dönemde “ayrı ayrı gelir vergileri” olarak kalmış, bireyin vergi mükellefi olarak tüzel kişilik kazanması mümkün olmamıştır. Tayin, tespit ve tarh usulleri son derece basit bir çerçevede çizilen, müterakki olmaktan tamamıyla uzak olmakla birlikte bir tür gelir vergisi olan şahsi vergi uygulaması 1906-1907 yıllarında özellikle büyük tüccar ve çiftlik sahiplerinin yoğun muhalefeti sonucunda kaldırılmıştır. Böylece Osmanlı toplumunda üst gelir gruplarının vergilendirilmesi yönündeki önemli bir girişim henüz olgunlaşamadan sekteye uğramıştır. Bu durumda vergi yükünü ağırlıklı olarak yoksul Osmanlı köylüleri taşımaya devam etmiştir.

Anahtar sözcükler: Gelir vergisi, 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu, vergi rejimi

 

* * *

 

Yusuf Ziya’nın Akbaba mizah dergisi

LEVENT CANTEK

“Yusuf Ziya’nın Akbaba Mizah Dergisi” başlıklı monografik nitelikli çalışma, temelde medya ile siyasal iktidar ilişkileri hakkındadır. Anılar, dergide yer alan yazı ve özel açıklamalar, siyasi dönüşümler izlenerek Akbaba’nın tarihi ve Ortaç’ın siyasi kimliği de tartışılmaktadır. Türkiye’nin en uzun ömürlü mizah dergisi olan Akbaba’nın sahibi ve başyazarı Yusuf Ziya Ortaç, farklı dönemlerde hükümetlerle yakın ilişkiler kurmayı başarabilen bir yayıncıdır. Resmî ilan önceliklerinin yanında Başbakanlık örtülü ödeneğinden maddi destek almıştır. Akbaba’nın uzun ömrü siyasal iktidarla kurduğu yakınlıklarla mutlaka ilişkilidir. Derginin kapanmasını siyasal iktidarların da istemediği anlaşılmaktadır. Derginin sürekliliği ve satışa bağlı olmayan maddi gücü, muhalif/rakip mizah dergilerini kendisiyle rekabet edemez hale getirmiştir. Akbaba, siyasal iktidarın medyayı kendi çıkarları adına güdümlemesiyle ilgili bir önemli bir örnektir. Yusuf Ziya ise bu ilişkiyi ticari olarak kullanabilmiş pragmatik bir yayıncı ve gazetecidir.

Anahtar sözcükler: Medya ve Siyasal İktidar İlişkisi, İletişim Tarihi, Mizah.