Sunuş

20. yüzyılın son çeyreği milliyetçilik üzerine yapılan çalışmalarla, sosyal bilimlerdeki paradigma değişimleriyle geçildi. Ulus-devletler, millî kimlikler, etnisite araştırmaları bu dönemin yoğun gündem maddeleri arasında yer aldı. Antropoloji bu tartışma zemininin çevresinde zengin ve mümbit çalışmalarla ufuk tazeledi. Sosyal bilim araştırmaları farklı kapsam ve etkileşimler içerisinde çeşitlendi. Tarih, bütün bu süreç içerisinde başka disiplinlerle daha sık alışverişe girmeye, tartışmaları “paylaşmaya” başladı. Bu nedenle ele alınan araştırma ve tartışma konuları önemli gündemler haline gelebiliyor. Kuşkusuz Türkiye toplumu kendi tarihinin en önemli dönemlerinden birini yaşıyor. Bir yandan bugünün geleceği şekillendireceği diğer yandan geçmişin gelecekte şimdiden iz bıraktığı bir dönem bu. Yakın ya da uzak tarihe dair araştırma ve tartışmalar daha bir özenle ele alınmayı, daha kapsamlı çalışmalarla gözden geçirilmeyi bekliyor. Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar’ın Bahar-Yaz 2008 sayısında yukarıda bahsettiğimiz zenginlikle uyumlu makale ve tartışmalar yer alıyor. Özellikle öne çıkan, birbirinden bağımsız ama aynı “konu”nun etrafında biçimlenmiş üç makaleden öncelikle bahsetmemiz gerekir. İlki Murat Koraltürk’ün 1923-1930 döneminde işgücünün Türkleştirilmesine dair kaleme aldığı araştırma. İktisadi hayatın “millî” kimliğin bir parçası haline getirilmesi için yabancı ya da azınlık kimliklerinin “elinde” bulunan iktisadi kadro ve değerlerin “millî bünyeye” nasıl dahil edileceği tartışmalarını ele alan Koraltürk, sayısal dökümlerle iktisadi hayatın dönem boyunca nasıl biçimlendirildiğini tartışıyor. “Millîlik” tartışmalarının bir başka yüzünü oluşturan ve dinî kimliğin gücünü millî kimlik lehine evcilleştirip, kendisine tâbi hale getiren ulus-devlet bakışının Türk Ortodoks Kilisesi bağlamında ele alınması Stefo Benlisoy’un makalesinin özünü oluşturuyor. Makale boyunca devletin “yüzü” çok fazla görünür olmamakla beraber, “kilise ihtilafı” konusunda tavır almayış ya da uzak duruşun bile ne kadar anlamlı bir “etkinlik” olabildiğini bu tartışmada izleyebiliyoruz. Berna Pekesen’in “1934 Trakya Teftiş Gezisi Raporu”ndan hareketle kaleme aldığı, umumi müfettişlikler tartışmasının can alıcı noktalarından birini inceleyen makalesi ise azınlıklara yönelik politikaların “incelik”lerine işaret ediyor. Bu üç makale birlikte ele alındıklarında önemli bir tartışmayı ve bu tartışmanın kıymetini ortaya koyuyorlar. Ulus-devletler kendi otantikliklerini yaratmak için heterojenliğe imkân tanımazlar. Rastlantı ya da münferit vaka statüsüne sokamayacağımız olaylar dizisinin, tarih araştırmalarına konu olan ve ayrıntılarıyla aktarılan önemli bir kesiti, bunun en güzel örneği olarak karşımıza çıkıyor.

Ayrıca bahsetmemiz gereken diğer bir makalede ise Hüseyin Al-fievket Kamil Akar 19. yüzyıl sonunda “söylenti”nin gücünü, bir günlük süre içinde söylenti sebebiyle toplumsal hayatın ne şekle bürünebileceğini, bunun yerel nüfus ve yabancı devletler için ne ifade edebileceğini, ekonominin hayatın merkezine yerleşen yüzünü ele alarak tartışıyorlar. Gazeteler, arşiv belgeleri ya da jurnallerle takip edilen bir günün tarihteki yerini tartışıyorlar.

Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar’ın okurları bu sayıyı aldıklarında bir tereddüt yaşayacaklar. Geçen sayımızda yayımladığımız Funda Berksoy’un makalesi yaşanan bir aksilik neticesinde tamamlanmamış kopyanın basılması nedeniyle tekrar yayımlanıyor. Yazarımızdan ve okurlarımızdan bu hata nedeniyle özür dileriz. Makalenin tamamlanmış halini yayımlayarak bu hatamızı telafi edebileceğimizi umuyoruz.

Dergimizin “Tartışma-Eleştiri” bölümünde yer alan iki makalenin ilkinde Selim Karahasanoğlu, “Lale Devri”nin Osmanlı tarihyazıcılığında nasıl ele alındığını, hangi sorularla tartışmanın genişletilebileceğini incelerken aynı zamanda dönemselleştirme ya da adlandırma saiklerinin neler olabileceğine de değiniyor. Murat Metinsoy ise, farklı araştırma/tartışmalara, dönemlere, başka tarih “alanları”na yer verebilme çabamıza Sovyet Sosyal Tarihçiliği’ni ele aldığı literatür değerlendirmesiyle katkıda bulunuyor. Hem sosyal tarih alanındaki farklı ekollerin tarihyazımı üzerindeki etkisini hem de Sovyetler Birliği tarihi özelinde tarihçilik tartışmalarını bu değerlendirme yazısında bulabilirsiniz.