Sunuş

Geçmişin inşası ya da tarih anlatılarının kavramlar tarihiyle ilişkisini ciddi bir biçimde “tarih”in omurgası olarak tarif eden Reinhart Koselleck geçen yılın şubat ayında hayatını kaybetti. Genellikle Türkçe tarihyazımının pek kıymet vermediği, kavramlarla, toplumsal tarihin kuruluşuna etki eden büyük olaylar, kişiler yerine insanlar ve onların oluşturduğu birikim üzerine öncelikle düşünmek, kafa yormak gayretinin çok uzun süre boyunca temsilcisiydi. Kavramlar, kültür gibi muhataralı alanlar üzerine belgesel dökümlerin yanı sıra kolektif bir hafıza ve hatırlama faaliyetini kurma gereğinin aciliyeti ve kaçınılmazlığı vurgusu, Kosselleck’in belki de tarihyazımı literatüründeki istisnai yönünün en açık göstergesidir. Kosselleck “düşünülemeyeni düşünmek, telaffuz edilemeyeni telaffuz etmeyi öğrenmek ve tasavvur edilemeyeni tasavvur etmeye çalışmak” ve “negatif hatırlama”nın sadece kurbanların acılarının hatırda tutulmasıyla kolektifleşemeyeceğini, bunun için faillerin, fiillerin ve bunların hedeflerinin de sürekli hatırlanmasını sağlayacak biçim ve yöntemlere ihtiyaç olduğunu belirtir.”1 Elbette tarih(yazımı) yalnızca kurbanlardan ibaret değil. Ama Kosselleck’in uğraştığı şekliyle tarihte zalimin de mazlumun da kavramlarla çok sıkı bir ilişkisi var. Bülent Bilmez nekroloji yazısında Kosselleck’in hem hayatını hem çalışmalarını (Bilmez’in yazısındaki vaadiyle sonrasında ele alınacak geniş tarihyazımı tartışmasının ipuçlarıyla) bunun ayırdında bir üslupla okuyucuya sunuyor. Bir miktar gecikmeyle yayımlanan bu sayımızda makaleler bölümünü ise çok önemli yazılar kuruyor.

4. sayımızın makaleler bölümünde yer alan yazılardan ikisi hukuk, mülkiyet ve meşruiyet ilişkisini ele alıyor. Cengiz Kırlı, 1840 Ceza Kanunu’nun nasıl bir siyasal yapının üzerinde yerleştirilmeye çalışıldığını tartışırken, siyasal rekabetin ve intikam silsilesinin bu yeni ceza kanunu vesile edilerek nasıl “çözüldüğünü” de çok zengin bir dökümle sunuyor. “Liyakat ve makam arasındaki ilişkisizlik, kişisel servet ve makamın getirdiği ekonomik fayda arasındaki belirsizlik, doğrudan patronaja dayalı atamalar ve hediye mübadelesi üzerinden dönen bürokratik işleyişler” ile Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemindeki “modernleşme” hamlelerinin nasıl çatıştığını anlatıyor. Yücel Terzibaşoğlu’nun makalesi ise mülkiyet fikrinin, toprak üzerindeki hak tartışmasının ve mülkiyet düzenlemelerinin nasıl biçimlendiğine dikkat çekiyor. “Köylü ve çiftçilerin mülkiyet haklarının çok çatışmalı bir niteliğe büründüğü bir dönemde bizzat köylü ve çiftçilerin çeşitli biçimlerde yorumladıkları, anladıkları ve yaratıcı biçimlerde kullandıkları hukuki araç ve kategorileri” bir arazi ihtilafı üzerinden tartışıyor.

Osmanlı iktisat tarihinin maliyeden bağımsız ele alınması gereken son dönemini ise hem finans aracı olarak uluslararası borçlanma örneği hem de bankacılık konusundaki yaklaşımların etrafında ele alan iki yazı 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında iktisadi alanın nasıl algılandığını gösteriyor. Hüseyin Al ile Şevket Kamil Akar 1852 borçlanmasını ayrıntılı bir şekilde incelerken, Hamdi Genç ile Gökçen Coşkun Albayrak Milli Fabrikacılar Cemiyeti’ni ve cemiyetin yaptığı 1917 Sanayi Sayımı’na odaklanıyor. Sanayi envanterinin bölgeler, kapasite, ücretler, ürünler vb. üzerinden dökümüne odaklanan bu yazı imparatorluğun son dönemindeki endüstriyel performansın da profilini çiziyor. Makaleler bölümünün son yazısında Ileana Moroni, 6-7 Eylül Olayları’nı Fransız diplomatik kaynaklarının saldırıları nasıl algıladığı, anlamlandırdığı noktasından hareketle ele alırken, Soğuk Savaş döneminin komünizm ve anti-kolonyalizm korkusuyla.biçimlenen uluslararası dünyasında “siyaset”in tarihle ilişkisine eğiliyor.

Tartışma yazıları bölümünde derginin yeniden çıkışına da kaynaklık etmiş bir düşünce ufkunun ve arzusunun öne çıktığı Osmanlı klasik dönemi hakkındaki makale ilk sırada yer alıyor. Oktay Özel hem döneme adını veren “klasik”lik iddiasını, çerçevesini hem de tartışmanın muhtemel gelişimini dikkate alarak, “klasik” dönem hakkında tarihçilerin tartışmak zorunda oldukları noktalara işaret ediyor. Gelişmesini, katılımının zenginleşmesini umduğumuz bu makaleye özel bir önem verdiğimizi belirtmek gerekiyor. Tartışma bölümünün ikinci sırasında ise, Ahmet Demirel’in kaynakların kullanımına dair, tarihçilerin neye, niçin dikkat etmesi gerektiğini hatırlatan çok önemli bir araştırması ve uyarısı yer alıyor. Demirel, cumhuriyetin ilk dönemiyle ilgili tartışmalar üzerinden kaynakların kullanımındaki alel usûlleşmeye karşı hassas olunması gerektiğinin altını çiziyor, kaynakların nasıl karşılıklı kontrole ihtiyaç duyduğunu vurguluyor. Bu bölümün sonunda Emel Akal’ın geçen sayımızda yayımlanan teşkilatı mahsusalar konulu makale üzerine değerlendirmesi ve makalenin sahibi Cemil Koçak’ın Akal’ın eleştirilerine cevabı bulunuyor.

Haber-değini bölümünde ilk olarak Suavi Aydın’ın II. Manuel Palailogos’un İslâm hakkındaki sözlerinin Papa 16. Benedikt tarafından kullanılmasıyla başlayan ve tarihdışı bir bağlamda devam eden tartışmayla ilgili ama esas olarak Palailogos’un dönemini, önemini ve çerçevesini çizdiği uzun değinmesi yer alıyor. Uğur Peçe, İstanbul’daki toplantılar silsilesindeki en son buluşmayı, Atina-İstanbul hattında kurulan Rum cemaatinin bugününü ve geleceğini tartışmaya çalışan toplantıyı anlatıyor. Cemaatin kendi içindeki tartışmalar, Antakyalı ortodoksların İstanbul Rumlarıyla ilişkisi ve kaçınılmaz olarak “geçmiş”, toplantıda tartışılan konular arasındaydı. Dergimizin son yazısı Y. Doğan Çetinkaya’nın Lübyana Üniversitesi’nin katkılarıyla Piran’da düzenlenen “Akdeniz Etnolojik Yaz Sempozyumu (Mediterranean Ethnological Summer Symposium- MESS)” izlenimlerini aktarıyor. Balkanlar’daki tarihsel sorunların, kültür tarihinin ve kimlik inşa süreçlerinin içiçe geçtiği tartışmalar, sunumlar ve atölye toplantıları Çetinkaya’nın yazısında okuyucuya aktarılıyor.

Dergimizin bu sayısı, teknik nedenlerden ötürü gecikmeli olarak sizlerle buluşuyor. 5. sayımızın vaktinde yayımlanacağını belirterek umarız bu gecikmeyi telafi edebiliriz.

 

1       Reinhart Koselleck, “Formen und Traditionen des negativen Gedächtnisses”, Norbert Frei / Volkhard Knigge (ed.), Verbrechen erinnern. Die Auseinandersetzung mit Holocaust und Völkermord içinde, Münih 2002, s. 27 vd.’dan aktaran Mithat Sancar, “Geçmişle Yüzleşme: Bir Adalet ve Özgürlük Sorunu”, Birikim 211, Kasım 2006, s. 23.