Thomas Hardy

2 Haziran 1840’ta İngiltere’nin Dorset kontluğunda, Dorchester yakınlarındaki Higher Bockhampton kasabasında bir çiftlikte dünyaya geldi. Doğduğu yerde eğitimini tamamladı ve baba mesleği olan inşaatçılığı öğrenerek on altı yaşında Dorchesterlı bir mimara çırak oldu. 1862’de mimar Arthur Blomfield’in yanında çalışmak üzere Londra’ya gitti. Şiirler ve denemeler yazmaya bu dönemde başladı. 1867’de mimar John Hicks’in yardımcısı olmak üzere memleketine döndü, burada yayımlanmamış ilk romanı The Poor Man and the Lady’yi (Fakir Adam ile Hanımefendi, 1868) yazdı. Mimarlık yaptığı dönemde, Cornwall bölgesine seyahati sırasında St Juliot’ta 1874’te evleneceği Emma Gifford’la tanıştı. 1871’de ilk romanı Desperate Remedies (Umutsuz İlaçlar) yayımlandı. Ardından A Pair of Blue Eyes (Bir Çift Mavi Göz, 1874) , Çılgın Kalabalıktan Uzakta (1874) ve The Hand of Ethelberta (Ethelberta’nın Eli, 1876) yayımlandı. 1870’lerin sonlarından itibaren Hardy karısıyla birlikte Londra edebiyat çevrelerine katıldı; Yuvaya Dönüş (1878), The Trumpet-Major (Bando Şefi, 1880), A Laodicean (İlgisiz, 1881) ve Two on a Tower’ı (Kulede İki Kişi, 1882) bu sırada yazdı. 1885 yılında Dorchester yakınlarındaki “Max Gate” adını verdiği evi tamamlanınca, tekrar memleketine yerleşti ve en ünlü romanlarını bu dönemde kaleme aldı: Life’s Little Ironies (Hayatın Küçük İronileri, 1884) , The Mayor of Casterbridge (Casterbridge’in Belediye Başkanı, 1886); Ağaç İşçileri (1887), Wessex Tales (Wessex Hikâyeleri, 1888), Tess of the D’Urbervilles (1891), A Group of Noble Dames (Bir Grup Asil Kadın, 1891) ve The Well-Beloved (Sevgili,1897). 1895 yılında yazdığı romanı Adsız Sansız Bir Jude’un aldığı olumsuz tepkinin ardından romancılığı bıraktı ve hayatı boyunca sürdürdüğü şairliğe döndü. Hardy hayatının geri kalan otuz yılında dokuz yüzün üzerinde şiir yazdı; fikirlerini en iyi şiirde ifade edebildiğine inanıyordu. Gerek şiirlerinde, gerek bu dönem yazdığı The Dynasts (Hükümdarlar) adlı oyununda etkileyici ve özgün bir ses yakaladı. 1910’da V. George’dan Liyakat Nişanı aldı. 1912’de karısı Emma aniden öldü; bu olay Hardy’nin en güzel aşk şiirlerini yazmasına neden olmuştur. Hardy, Emma’nın ölümünden iki yıl sonra Florence Dugdale ile evlendi. Ülkesinin en saygın edebiyatçıları arasında görülen Hardy, 11 Ocak 1928’de Max Gate’de öldü. Külleri Westminster Abbey’deki Şairler Köşesi’nde gömülüdür.