Ekim 2011 Tarihinde Yeni Çıkan Kitaplar

Alman Belgelerinde
Alman-Türk Silah Arkadaşlığı ve Ermeniler

Serdar Dinçer, Alman Belgelerinde Alman-Türk Silah Arkadaşlığı ve Ermeniler’de bugüne kadar az bilinen ya da hiç bilinmeyen tarihi gerçeklere ışık tutuyor. Alman militarizminin Osmanlı’yı Birinci Dünya Savaşı’na nasıl sürüklediğini, Ermeni tehciri ve soykırımındaki büyük rolünü, emperyal planlarını; Osmanlı’nın bunlara yaklaşımını ve çapsız politikalarını Alman belgeleri üzerinden çarpıcı şekilde ortaya koyuyor.

Rusya ve Ruslar
Erken Dönemden 21. Yüzyıla

Rusya, kıta büyüklüğünde bir coğrafi alana yayılmıştır; tarih üzerinde kapladığı alan da bir o kadar geniştir. Geoffrey Hosking Rusya’nın ve Rusların kapsamlı bir tarihini anlattığı bu eserinde, coğrafya ve tarih arasındaki ilişkinin altını kalın hatlarla çizer. Toplumsal yaşamdan iktidar odaklarının oluşmasına, siyasetin biçimlenmesinden ortak bir kültürün biçimlenmesine kadar geniş bir ufku tarayarak Rusya’nın geçmişini ve bugününü ele alır.

Felaket Henry Banka Soyuyor

Felaket Henry’nin çevirdiği dolaplar başınızı döndürecek. Gülmekten kırılacaksınız! Çok riskliydi, yakalanabilirdi. Ama Felaket Henry her şeyi göze almıştı, o bankayı soyacaktı.

Hurrem

Barış Pirhasan’ın yazdığı Ceren Oykut’un resimlediği Hurrem, Cihan Padişahı Sultan Süleyman’la Hürrem’in aşkını anlatan resimli bir çocuk kitabı. Ama Hürrem bu defa kedi olarak karşımıza çıkıyor.

II. Meşrutiyet Döneminin Demokratları
Osmanlı Demokrat Fırkası (Fırka-i İbad)

Kahvehaneden akademiye hemen her yerde, Türkiye’de demokrasi fikrinin ve kültürünün zayıflığından, köksüzlüğünden çok yakınılır. Bu köksüzlüğün kökü de, ülkenin belli başlı siyasal akımlarının ortaya çıktığı II. Meşrutiyet döneminde aranır. Gökhan Kaya, tam da o dönemde demokrasiyi şiar edinmiş bir partiye dikkatimizi çekiyor: Fırka-i İbad, Osmanlı Demokrat Fırkası.

Mülkten Ülkeye
Türkiye’de Taşra İdaresinin Dönüşümü (1839-1929)

Türkiye’nin devlet yapısında merkeziyetçilik meselesi uzun süredir tartışma gündeminde. Bu merkeziyetçi yönetim yapısı nasıl biçimlendi? Bu bir “gelenek” midir? Yukarıdan aşağı bir modernizm hamlesinin “yapay” bir sonucu mudur? Cenk Reyhan ve Nizam Önen, 1839’dan 1929’a uzanan kritik geçiş döneminde Türkiye’de taşra idaresinin dönüşümünü ele alan çalışmalarında, bu soruların yüzeysel ve kolaycı olmayan cevaplarını arıyorlar.

Erken Cumhuriyet Döneminde
Ekonominin Türkleştirilmesi

Erken Cumhuriyet döneminde iktisadi alanın “milli” olana açılması, “yerli” sermaye birikiminin sağlanması ve iş yaşamının “homojenleştirilmesi” gibi uygulamalar bugüne kadar birbirinden ayrı süreçler olarak ele alındı. Murat Koraltürk, Ekonominin Türkleştirilmesi’nde “milli iktisat” başlığı altında ve yalnızca yeni ulus-devletin iktisaden güçlenmesine yönelik politikalar şeklinde tartışılan bu süreçleri bir bütün olarak inceliyor. Sermayenin, işgücünün ve mesleklerin Türkleştirilmesine yönelik girişim ve uygulamaları örneklerle ortaya koyarken, “ekonominin Türkleştirilmesi”ne giden yolun nasıl hazırladığını kapsamlı bir biçimde tartışıyor.

"Korkuyu Beklerken" Gelenler
Oğuz Atay Öyküleri Üzerine Yazılar

Oğuz Atay’ın Türk edebiyatının bir klasiği haline geldiği aşikâr. Yazarın adı bu kadar anılırken, eserlerine bu kadar gönderme yapılırken, karakterleri neredeyse meşhur birer isim haline gelmişken Atay’ın öykücülüğü üzerinde yeterince durulmadığı ve hatta öykülerinin ihmal edildiği düşüncesiyle gerçekleşen bir sempozyumun ürünü “Korkuyu Beklerken” Gelenler.

Türk Romanında Yazar ve Başkalaşım

Jale Parla Türk romanında, başkişileri şair ve yazar olan, Künstlerromanları (sanatçı romanları) incelediği bu çalışmasında; başarılı, hem edebi rolüyle hem de entelektüel önderlik vasıflarıyla mükemmel yazarlar ve 19. yüzyıldan başlayarak romanda çok sık rastladığımız anti-kahramanlara tekabül eden başarısız ve yarım yazar kahramanlara bakıyor.

Ben Tek Siz Hepiniz

Beni beklerken, her zaman olduğundan daha güzel, daha savunmasız, daha cazip, daha derindi. Kendi eksikliğimi onun anlamlı yüzünden okumak... Ya gelmezsem kaygısıyla gerilen hatları, büyüleyici bir tereddütle etrafına bakınması, milyarlarca insanın yaşadığı koskoca dünyada sadece beni bekliyor olması... İşte bu baş döndürücü görüntü karşısında huzur içinde ölebilirdim.

Osmanlı ve Balkanlar
Bir Tarihyazımı Tartışması

Fikret Adanır ve Suraiya Faroqhi’nin derlediği Osmanlı ve Balkanlar kitabı kendi alanlarında uzman on ayrı tarihçinin incelemelerinden oluşuyor. Her bir makale, farklı dillere dayalı arşivlere ve tarih yazımına bakarak Osmanlı tarihini ve Balkanların geçmişini irdeliyor.

Piyasanın İdaresi
Neoliberalizm ve Bağımsız Düzenleyici Kurumların Anatomisi

“Yanlış mı yaptık bilmiyorum. Ama Türkiye’de, çok fazla özerk kuruluş kuruldu. Devlet içinde; fakat devletten daha yetkili bazı kuruluşlar kuruldu. Onlara söz geçiremiyoruz... devletin etkinliğini yeniden demokratik kurallar içinde işler hale getirmemiz gerektiği düşüncesindeyim.” Bülent Ecevit, 200

Trabzon'da Futbolun Toplumsal Tarihi
Mektepliler, Münevverler, Meraklılar

“Trabzon şehri spor ibtilası geçiriyor. İstanbul’da dans ibtilası, Ankara’da ud, Trabzon’da futbol… Bunlar birer hastalık gibi yakaladıkları adamın yakasını bırakmıyorlar. Trabzon’da mahalle aralarında, ta Kavak Meydanı’na kadar ne kadar meydan, cami havlisi, bahçe varsa birkaç çocuk toplanmış! – Gol gol diye bağırıyor. Hele şu hafta tatilinin işsiz bir sürü halkının Kavak meydanına doğru toplanması bu ibtilayı azdırdı. Şimdi herkeste bir spor heyecanı var.”

Kötülük Üzerine Bir Deneme

On beş yıl önce İngiltere’nin kuzeyinde on yaşında iki çocuk, bir bebeği işkence edip öldürdü. Halk dehşetle ayağa kalktı. Oysa bu cinayeti niye özellikle korkutucu buldukları tam açık değildi. Neticede çocuklar, kimi zaman oldukça vahşice davranmaları doğal karşılanan sadece yarı ehlileşmiş yaratıklardır.

21. Yüzyılda Çin
Çin Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey

Çin’in 21. yüzyılda oynayacağı rol tüm dünyanın merakını cezbediyor. Büyük ve tehdit edici bir ekonomik güç olarak kazanacağı siyasi manevra alanı diğer ülkelerde tedirginlik uyandırıyor. Oysa Çin hakkında bilinenler çeşitli anekdotlar, kalıplardan oluşuyor; binlerce yıllık bir kültür, zengin bir tarih, bunların şekillendirdiği gelenekler ve bu geleneklerin geçirdiği dönüşüm anlaşılmadan Çin’i “bilmek” mümkün değil.