Şubat 1999 Tarihinde Tekrar Baskılar

Dün Korkusu

Aile evinden geneleve, otobüs duraklarından okula, mahalle kahvesinden camiye, miting meydanından psikiyatri kliniğine uzanan karmaşık güzergahta, bir dönemin “bir çeşit” gençliği... Che, İsa, Marx ülkücülerin gözünden bakınca neye benzerdi sahi? Korkunun kaynağını nerede aramalı, geçmişte mi gelecekte mi?

Ebekulak

Ebekulak'ta, Hıbır ve H.B.R. Maymun dergilerinde yayımlanmış yazılar ile "Sıdıka"ların yanında, Atilla Atalay'ın "harcı" olan 17 hikaye var. Eski sevgilisinin ardından bakmamak için masa örtüsündeki kareleri saymaya başlayan çocuğun hikayesi gibi, Bid Bid Zelha'nın hikayesi gibi: "Masal gibiydi... Ottan, kuştan, böcekten anlatıyordu.

Efrâsiyâb'ın Hikâyeleri

Çok uzak zamanlarda değil, günümüzün otuz, bilemediniz elli yıl öncesinde, üstelik hep “ülkemizde” geçiyor Efrâsiyâb’ın Hikâyeleri. Ancak... Sanki o zamanlardan ve o mekânlardan değil de, başka zaman ve mekânlardan, hatta başka dillerden aşina olduğumuz hikâyeler...

Gizli Kulaklar Ülkesi

Telefon meselesi: Bugüne kadar çok “dinleme” oldu, operasyonlar devam etmekte ve her an herkes dinlenebilir... Gazeteci Faruk Bildirici’nin Gizli Kulaklar Ülkesi adlı çalışması, böyle orta boy bir cümlede özetlenebilir belki. Ama bu özete öyle ilginç vakalar, öyle şaşırtıcı bilgiler üzerinden ulaşılıyor ki, kitabın her sayfası ayrı bir anlam kazanıyor ve bu arada, açıkçası, insanın siniri bozulabiliyor. Kimi zaman dehşetten, hatta korkudan; kimi zaman da gülmekten.

İzmirli Nine

Elsa Hiu bir gazeteci, ayrıca yazar ve de radyo programcısı. Bunlara ilaveten, “Barış ve Türk-Yunan Dostluğu İçin Egeli Gazeteciler Hareketi”nin bir üyesi. “Karşı yaka”da yaşıyor. Ama aklı, gönlü ve de kulağı, “karşı yaka”da doğsa ve büyüse de, “bu yaka”da doğan ninesinin öyküleriyle dolu.

Kara Kitap

Galip, çocukluk aşkı, arkadaşı, amcasının kızı, sevgilisi ve kayıp karısı Rüya’yı karlı bir kış günü İstanbul’da aramaya başlar. Çocukluğundan beri yazılarını hayranlıkla okuduğu yakın akrabası gazeteci Celâl’in köşe yazıları, bu arayışta ona işaretler yollayacak ve eşlik edecektir.

Kiralık Konak

İmparatorluğun çöküş çanlarının sesi işitilirken kuşaklar arasında farklılaşan değer yargılarının, yaşam biçimlerinin çatışmasını sergileyen bir roman. Seniha-Faik-Hakkı Celis üçgeni. Tedirgin, yerleşememiş insanlar topluluğunun ortak ruh halleri, aranan nedenler, bulunan farklı gerekçeler.

Köpekleşmenin Tarihi

Köşe yazılarıyla, kitaplarıyla, televizyon konuşmalarıyla, kürsü performanslarıyla “aşmış insan” şovları yapanların yıpratma alanında yaşıyoruz. Onlar her şeyi aşmışlardır; ateşi, öfkeyi, küfürü... Şov öylesini gerektirirse, -amatörlüğü de aşmışlar ya- en klas biçimde öfkeli, ateşli insan görüntüsü de çizebilirler tabii.

Millî Savaş Hikâyeleri

Her biri başka bir yeri, başka kişileri, başka olayları konu edinen, bir yandan da sonu gelmez ve umutsuz bir arayışı dile getiren hikayeler. Güzel ve büyük yurdunu yitiren Hamdi, kocasını aramak için İstanbul’a gelen Ödemişli zavallı bir kadın, her şeyi allak bullak eden, “yurt”u “gurbet”e çeviren savaş ve geride kalanların hayatları.

Milliyetler ve Sınırlar

Barış ve demokrasiye dayalı bir “yeni dünya düzeni”nin kurulacağı beklentileri, Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu’daki savaş meydanlarında imha olmak üzere. Kendiyle barışık, çok-kültürlü demokratik toplumların henüz çok uzağındayız. Batılıların “Doğu Sorunu” diye adlandırdığı sorunlar yumağı dirildi. Yerasimos, ’80’lerin ortalarından başlayarak kaleme aldığı jeopolitika yazılarında bu ürkütücü gelişmenin nedenlerini arıyor; Birinci Dünya Savaşı ile birlikte tarihe karışan Avusturya-Macaristan, Osmanlı ve Rus imparatorluklarının dağılmasıyla gündeme gelen uluslaşma ve ulus-devlet sınırlarının çizilme süreçlerini inceliyor.

Popüler Kültür ve Orhan Gencebay Arabeski

“Çok katlı” bir çalışma. Hem Gencebay’ın eserlerini salt “mesaj”ıyla, “imaj”ıyla değil müziğiyle, nağmesiyle, iç anlamıyla önümüze seriyor hem aydınların arabesk müziğe bakışını, sol teorideki popüler kültür tartışması çerçevesinde sorguluyor. Gencebay’la yapılmış uzun sohbet, Türkiye’nin toplumsal-kültürel yapısına “teşhis” koymakla ilgilenenlerden “Orhanseverlere” kadar geniş bir kesim için ilginç.

Refakatçi

Kız çocuğu 12 yaşında, bir resim dehası olarak kabul ediliyor, büyük bir holdingin tek varisi... Kahramanımız, bir gemi yolculuğu boyunca bu çocuğun refakatçiliğini yapacaktır; para karşılığında tabii. Gemi hareket eder, “iş”le beraber gerilim ve oyun da başlar. Üstelik oyuna hesapta olmayan aktörler de katılır.

Sessiz Ev

Sessiz Ev’de Orhan Pamuk, dağılmakta olan bir ailenin hikâyesi üzerinden Cumhuriyet ve modernleşme tarihimizin barındırdığı gizli çatışmaları ve şiddeti araştırıyor. Orhan Pamuk yayımlanışından otuz yıl sonra, bu yeni baskıda romana bölüm başlıkları koydu ve anlatıdaki bazı tekrarları ayıklayarak kitabı yeni okurlar için daha okunaklı hale getirdi.

Sıdıka

Bir “Atilla Atalay kitabı”, yani yalın, derinlikli, mizahî, hüzünlü, efendi ve fırlama bir kitap.

Tutunamayanlar

Küçük burjuva dünyasını zekice alaya alan Atay “saldırısını, tutunanların anlamayacağı, red edeceği türden bir romanla yapar."

Yeni Hayat

“Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.” Orhan Pamuk’un coşkulu, lirik ve sihirli romanı Yeni Hayat bu sözlerle başlıyor. Okuduğu bir kitaptan sarsılarak etkilenen, sayfalardan neredeyse fışkıran ışığa bütün hayatını veren ve kitabın vaat ettiği yeni hayatın peşinden koşan genç bir kahramanın olağanüstü hikâyesi bu.

Yine mi Yazılı Var?
Dikkat yazılı var/ 2

Dikkat Yazılı Var! kitapçıların raflarında yerini aldığında, büyük bir ilgi görmüştü. Kitabı okuyan herkes önce kahkahayı patlatmış, ardından “mesele” üzerinde -derin derin olmasa da- düşünmüştü: “Mesele”, Türkiye’deki eğitimin acıklı haliydi... Bu küçük kitap, “büyüklerimize” rağmen bunu becermişti.