Ocak 2010 Tarihinde Tekrar Baskılar

Bu Ülke

Meriç’in “aynı kaynaktan fışkırdılar” dediği eserler dizisinin önemli bir halkası. Bir çağın, bir ülkenin vicdanı olmak isteği Meriç’in bütün çabasına her zaman yön vermiştir: “Bu sayfalarda hayatımın bütünü, yani bütün sevgilerim, bütün kinlerim, bütün tecrübelerim var. Bana öyle geliyor ki, hayat denen mülakata bu kitabı yazmak için geldim; etimin eti, kemiğimin kemiği."

Mağaradakiler

Aydın mı dersiniz, entelektüel mi dersiniz? İki kavrama farklı anlamlar mı yüklersiniz? Aydınlardan/ entelektüellerden çok şeyler mi beklersiniz, hiçbir şey beklemez misiniz?.. Öyle ya da böyle, kültürle derinlemesine alışveriş kaygınız varsa, zaman eksenine düşünce mesaisi düşürebiliyorsanız, bu kavramlar üzerine kafa yorarsınız, bu sorulara cevap arasınız, ufuk ararsınız.

Puslu Kıtalar Atlası

Geçmiş üzerine, dünya hali üzerine, düşler ve "puslu kıtalar" üzerine bir roman...

Sodom ve Gomore

Mütareke döneminin İstanbul’u. Batı hayranı Türkler, düşman subaylarıyla aşk serüvenleri yaşamak için çırpınan Türk kızları, çıkarlarını emperyalist İtilaf Devletleri’nin zaferine bağlamış adamlar... Çöküşü ve kokuşmuşluğu anlatan roman, Anadolu’daki dirilişi önce sezdirir, sonra giderek artan bir şekilde duyurur.

Sosyoloji Notları ve Konferanslar

Yazan değil konuşan Cemil Meriç. İstanbul ÜniversitesiEdebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nde 1965’ten 1969’a kadar Cemil Meriç’in anlattığı dersler, verdiği konferanslar ve bazı sohbetler sırasında tutulmuş notlar. Donmuş bir müfredatı anlatan bir “hoca” değil, öğrencileri ve dinleyenleriyle birlikte sesli düşünen bir fikir adamının görüşleri.

Tatlı Rüyalar

Türk bir anne ile Fransız bir babadan olma Hector Berlioz –kendisi Türkiye’de yaşayan bir Fransız Türk’üdür- sıradan bir pazar sabahı kahvaltı ederken bir ilan okur ve “hayatı değişir”... “Hayatımı satıyorum! 25 yaşında, iyi eğitimli, iki yabancı dil bilen sağlıklı genç, geri kalanını temin edebilmek amacıyla hayatının bir bölümünü satıyor. İlgilenenler aşağıdaki telefon numarasına başvurarak randevu alabilirler.”

Tutunamayanlar

Küçük burjuva dünyasını zekice alaya alan Atay “saldırısını, tutunanların anlamayacağı, red edeceği türden bir romanla yapar."

Umrandan Uygarlığa

Cemil Meriç’in, 21. yüzyıla taşacağı anlaşılan “batılılaşma-çağdaşlaşma-uygarlık” tartışmalarına çok yıllar öncesinden katkı sağlayan, ufuk açan denemeleri, makaleleri... “İki yol var insanlık için:Kendi kendini imha veya gerçekten insanlaşmak. İnsanlık tek merkeze yönelen bir tür; öteki türler gibi dağılıcı değil. Bu biricik düşünen türün sonu, çözülüş olamaz. Mekan ve zamanı aşacak insan."

Orlando
Yaşamöyküsü

Orlando, Virginia Woolf’un en tuhaf, en ilginç, mizah dozu en yüksek kitaplarından biridir. Yazar, en büyük eserleri sayılan Deniz Feneri ve Dalgalar arasına sıkıştırdığı ve bir yaz tatilinde bir çırpıda yazdığı bu romanla sıradışı bir kahramanın olağanüstü öyküsünü, İngiltere tarihinin son dört yüzyıl boyunca geçirdiği dönüşümleri ve bunların İngiliz yazınındaki yansımalarını ince değinmelerle, keskin bir mizahla, çarpıcı simgelerle aktarır.

Türk Dış Politikası - Cilt 1: 1919-1980
Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar Cilt 1: 1919-1980

Türk Dış Politikası'nın 1. Cildi 1919 - 1980 döneminde Türkiye'nin dış politikasına bütün yönleri ile ışık tutuyor.

Millî Mücadelede İttihatçılık

Erik Jan Zürcher’in Millî Mücadelede İttihatçılık adlı kitabı, millî mücadelede İttihatçıların rolünün resmî tarihte yansıtıldığından çok daha önemli olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmasına İzmir suikasti davalarını çıkış noktası olarak alan Zürcher, 1926’da, yani İttihat ve Terakki Fırkası kendini feshettikten tam sekiz yıl sonra İttihatçıların neden hâlâ tehlikeli sayılarak siyasal bir temizlik hareketine girişildiğini sorguluyor.

Küçük Ağa

Küçük Ağa, Kurtuluş Savaşı yıllarında, siyasal karar ve tartışma merkezlerinin uzağında, Kuvvacı/Millici denilen, ama ne oldukları, neyi temsil ettikleri pek bilinmeyen birilerinin açtığı savaşa katılıp katılmamanın vebalini tartarak bir karar verme durumunda kalan insanları anlatır. Asırlardır sadece “halife-i ruyi zemin”in, padişahın açtığı sancağın altında savaşılacağı bilgi ve inancıyla yaşamış taşra insanlarının, halife-padişah çağrısının yokluğunda ve işgal haberleri yayılırken yaşadıkları ikilemlerin, açmaz ve iç çalkantıların, kendileri ve kaderlerine sahip çıkma hakkında yeniden düşünmek zorunda kalışlarının hikâyesidir.

Dublörün Dilemması

Murat Menteş, okumacı, tartışmacı, kavgacı, yani kışkırtıcı bir yazar arkadaşım. Onunla çekişirken çiçek açarsınız. Yazarlık macerasını ben de merakla izliyorum. Peşinen söyleyeyim, fiktif, tümden hayal ürünü metinler sevmem, fakat Murat Menteş’in birbiri peşi sıra kurduğu cümlelerin gücü, benim kendimce şikayetimi kuruntuya dönüştürdü. Ben, Murat’ın yaşındayken kelimelerle kasap gibi boğuşuyordum; Murat aksine, kelimeleri kırbaçlayıp cümleler içinde düzene sokuyor ve bunu pek mahirce başarıyor.

Cumhuriyet Dönemi Azınlık Politikaları ve Stratejileri Bağlamında
6-7 Eylül Olayları

Çok uluslu Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmasının ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin, homojen bir ulus-devlet olma politikası çerçevesinde "vatan topraklarını Türkleştirmek" adına yürüttüğü faaliyetler, gayrimüslim azınlıkların aleyhine işleyen bir süreci de beraberinde getirmiştir.

Ben Bir Gürgen Dalıyım

… ben de, neden olmasın belki uçarım diye, hemen kanat çırpmaya başladım. Daha doğrusu, ne kadar yaprağım varsa hızla açıp kapadım. Böyle yapınca, ilkin, yemyeşil bir hışırtıya boğuldum tabii. Öyle ki, ellerindeki baltalarla üzerime yürüyen adamlar bile bu hışırtıyı duyunca bir an için duraksadılar. Derken, onların şaşkın bakışları altında, tıpkı bir kuş gibi yerden havalandım ben ve boşlukta, tıpkı bir kuş gibi uçmaya başladım.

Geçmişiniz İtinayla Temizlenir

Yirminci yüzyıl boyunca kurulmuş ulus-devletler, tarih yazmak konusunda kendilerinden önce hüküm sürmüş devletlerden daha zor görevler biçtiler. Türkiye Cumhuriyeti de bu geç ulus-devletlerden biri olarak, benzer bir yol tuttu kendine.

Kalbin Böcüü

Bi keresinde Oğuz Abi söylediydi, “Herşeyi yazıp çizdikten sonra bir çeki taşı kalır insanın içinde,” dediydi. “Çeki taşı” nedir bilmiyorum. Ama tüm o komikliklerden sonra, insanın içine oturan, ağır ve kıpırdatılamaz acıklı bişeylerin kaldığı doğrudur.