#12 eylül Etiketindeki Kitaplar

D’nin Halleri
Din, Darbe, Demokrasi

Türkiye’nin özel bir dönemini oluşturduğunu söyleyebileceğimiz son otuz yıllık yakın dönem tarihinin etrafında döndüğü başat kavramlar arasında şu üçünün olduğuna şüphe yok: Din, Darbe ve Demokrasi. İslâmcılık ve AKP formlarında dinsellik; 12 Eylül 1980’den başlayarak süreğenleşen darbeler ve darbe teşebbüsleri; kamusal bir aydınlanmanın esas dayanağı olarak demokrasinin darlıkları ve imkânları…

Ölüm Bizim İçin Değil

“Devrim” yılları. Varoluşunu, öngördüğü gelecek tahayyülüyle gerçekleştiren, mevcudiyetini “yaşanacak güzel bir dünya” ihtimaline feda etmiş bir kuşağın hikâyesi. Sol muhalefetin devrim yürüyüşü, kitlelerin bir araya gelişi, Türkiye’nin kırılmanın eşiğinde dolaştığı karışıklık yılları…

Başkent Gölgesinde İstanbul

“Ahmet İsvan’ın bu kitabı, aslında iki kitap. Bir kere, bir roman: “Ütopya” dediğimiz ulaşılamaz şeyin bal gibi ulaşılabilir, gerçekleştirilebilir olduğunun romanı. İstanbul gibi zıvanadan çoktan çıkmış bir metropolün; dürüstlük, adalet ve hukuku elden bırakmadan bal gibi yönetilebileceğini, yönetildiğini anlatıyor bu roman.

Atatürk Heykelleri
Kült, Estetik, Siyaset

Türkiye’de heykel dendiği zaman, en azından “halk arasında”, esasen Atatürk heykeli anlaşılır. Atatürk heykelleri, ülkede heykel estetiğini belirleyen baskın unsur niteliğini taşıyor. Bu heykeller, aynı zamanda kamusal mekânlara nizam veriyor, kentin merkezini belirliyorlar.

Yine Kazacağız, Yine Kaçacağız!

Türkiye’de hapishane üzerine, özellikle 12 Eylül’ün hapishaneleri üzerine pek çok anı ve öykü yazıldı. O kadar fazla olmamakla beraber, hapisten kaçmak üzerine de... Bu kitapta, Sebahattin Selim Erhan, üç gerçek kaçış girişiminin öyküsünü anlatıyor.

Amidalılar
Sürgündeki Diyarbekirliler

12 Eylül 1980 sonrasında veya arefesinde Diyarbakır’dan ‘gitmek’ zorunda kalan ve çoğu yirmi yılı aşkın süre gurbette yaşayan Kürt siyasal mültecilerle söyleşiler yer alıyor bu kitapta. Önce çocukluklarının, gençliklerinin Diyarbekir’ine (ve Lice’sine, Silvan’ına, Ergani’sine, Pîran’ına...) dair hatırladıklarını anlatıyorlar.

Milliyetçilik ve Toplumsal Cinsiyet
Edebiyat, Medya, Siyaset

Halkevleri sahnelerinden ve Halide Edib Adıvar, Peyami Safa, Yakup Kadri Karaosmanoğlu romanlarından Turgut Özakman’ın popüler milli hamaset metinlerine ve 12 Eylül filmlerine uzanan tarihsel seyirde, milliyetçiliğin cinsiyet hiyerarşisiyle eklemlenmesinin analizi...

Sanat / Siyaset
Kültür Çağında Sanat Ve Kültürel Politika

Sanat siyaseti içerir mi, dışında mı bırakır? Yoksa sanatınki büsbütün başka bir siyaset midir? Ya da... sanatın, hayatı; hayalgücünün de gerçekliği dönüştürebilme kudreti genelgeçer siyaseti tehdit mi eder? Plato bu yüzden mi şairleri ideal kentinden kovmuştur?

Ordulu Emin'in "Kurtuluş" Tarihi

Kod ismi kullanması sayesinde 12 Eylül’ü yakalanmadan atlattığını söyleyen “Ordulu Emin”, sadece 1970’lerin değil, 80’lerin ve sonrasının devrimci sosyalist mücadele ortamının canlı bir tasvirini yapıyor. Bir o kadar da samimi bir muhasebesini…

Diyarbakır 5 No.lu

"İnsanların bütün beklediği bir lokma ekmek, bir bardak su ve ölmeden akşamı getirmekti. Aynı ranzada yattığımız kişiyle bile bazen günlerce bir şey konuşamazdık. Bunun için fırsat olmazdı"

Demeyin Anama, İçerideyim

Tecrübeli bir mahpus, Cafer Solgun, yirmi yıla yakın süren hapishane deneyiminin aralıklarla 1978’den 1987’ye uzanan ilk faslını anlatıyor. Sinop, Davutpaşa, Metris, Sağmalcılar… 12 Eylül darbesinin “içeriden” görünüşü… Hapishanelerde ilk “özel tip hücre” uygulaması, açlık grevleri, ölüm oruçları… Direniş…

Nar Taneleri
Gayriresmi Portreler

Dün ile bugün arasındaki örtüşmenin, çatışmanın ve yüzleşmenin anlamlı olabilmesi, sosyalistlerin yakın geçmişlerinin açığa çıkartılması ile mümkün. Geçmişin bilgisinin ve deneyiminin `sol resmi tarihler`in kavramlarına terk edildiği düşünüldüğünde, o tarihin hem nedeni hem sonucu olmuş binlerce militanda içerilen hayatların ve bilgilerin açığa çıkarılması önemli.

12 Yıl Sonra 12 Eylül

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük “katastrof”u 12 Eylül’dür. Peki, 12 Eylül’ü hak ettik mi? Önce, Türkiye toplumu böyle bir darbeyi daha kolay sindirebilecek bir ruh haline girmişti. Bunun altında, tohumları yetmişlerin politik ortamında atılmış derin bir siyasî hayal kırıklığı yatıyor. Sıradan yurttaş, Kenan Evren’in şahsında nihayet kendi gibi düşünen bir önder bulmuştu.