İstanbul

30 Sene Evvel İstanbul
1900'lü Yılların Başlarında Şehir Hayatı

Bir İstanbul âşığı olan Sermet Muhtar Alus, eski İstanbul hayatını bütün ayrıntılarıyla yazdığı eserlerinde kaybolup giden bu şehrin insanlarını, cadde ve sokaklarını, binalarını, köşk ve yalılarını, mesire ve bayram yerlerini, geleneklerini, tiyatrolarını, eğlencelerini anlatır. Paşalar, bürokratlar, hekimler, ressamlar, sanatçılar, esnaflar, semt sakinleri, tulûatçılar, kantocular, mollalar,öğretmenler, kibar beyefendiler, kabadayılar, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Çingeneler...

Eski İstanbul Meyhaneleri

Bizim meyhalerimiz vardı, diye başlıyor Vefa Zat… Gramofonlu, teldolaplı, sinekkapanlı, biraz salaş ama içten, farklı dünyaların resmedildiği meyhaneler. Eski İstanbul Meyhaneleri bizi, bir yandan Aksaray´ın eski sokaklarında sosyal tarih turuna çıkarırken, diğer yandan da anason kokuları, farklı şarap tatları içeren keyifli bir hikâyeye çağırıyor.

Konstantinopolis'te Haçlılar

Haçlı Seferleri “manevî selamet” arayışıyla Doğu’nun zenginliklerine duyulan “dünyevî açlığın” ilginç bir karışımıydı. “İsa’nın utancını temizlemeye” çağrılan ve bu dünyada servet, öte dünyada da cennet vaadiyle gözleri kamaşmış kalabalıklar Haç’ın ardına takılıyor, paralar toplanıyor, gemiler kaldırılıyor, uzaklığı ve bilinmezliğiyle bütün zenginlik düşlerini kamçılayan Doğu’nun gizemli topraklarına doğru yelken açılıyordu.

Sayyadane Bir Cevelan

Tanzimat sonrası Türk yayın hayatının “hâce-i evvel”i (ilk öğretmeni) Ahmed Mithat’ın bu küçük, ama sevimli kitabı gezi edebiyatının ilk örneğidir. Üstat Orhan Şaik Gökyay’ın dediği gibi kitap, “... yalnız eğlenceli bir gezinin hikâyesi olarak kalmamış, türlü yönlerden okur için yararlı olmuştur. (...) bu türden başka kitapların yazılmasına da yol açmıştır".

Eski Günlerde

Eski Günlerde’deki yazılar, 1939-1940 yılları arasında Akşam gazetesinde tefrika edilmişti. Sermet Muhtar bizi önce İstanbul’un “eski ramazanları”na götürüyor, adları gibi tadları da yadigâr “meşhur yemekler”imizle donatılmış sofralarına misafir ediyor, eski İstanbul sinemalarında gezdiriyor... Bu hoş nostaljik gezide daha neler yok ki!

İstanbul'da 1894 Depremi

Yer İstanbul. Tarih 10 Temmuz 1894. Saat 12:24. Önce yerin altından ürkütücü sesler yükselmeye başladı. Ardından şehir üç şiddetli sarsıntıyla adeta bir beşik gibi sallandı. Aradan henüz birkaç dakika geçmişti ki, doğa asıl darbesini vurdu... Toprak lodos yemiş bir deniz gibi önce yükseldi, ardından alçaldı.

Saltanat Şehri İstanbul

Saltanat Şehri İstanbul, yirmi altı yüzyılı aşan tarihi içinde büyük medeniyetlere ev sahipliği yapan İstanbul üzerine yazılmış en önemli eserlerden biri. John Freely, şehrin o upuzun tarihini, söylencelere dayanan ilk kuruluşundan bugüne kadar kesintisiz olarak aktarıyor. Koloni olarak kurulduktan on yüzyıl sonra yeniden inşa edilerek Doğu Roma İmparatorluğu’na başkentlik yapan, ardından Roma kültüründen Bizans kültürüne geçişin eşiği olan şehir uzun yüzyıllar Hıristiyan dünyasının merkezi olmuştu.

Eski İstanbul Barları

Bir meslek erbabından, saçlarını bar tezgâhlarında ağartmış Vefa Zat’tan eski İstanbul’un ‘içkili mekânlar’ının tarihi. Bir dönemin “eğlence” ve “içki” kültürünü anlatan, “bir tane daha lütfen” tadında yazılmış bir kitap. Eski İstanbul Barları’nda ‘Cafe chantan’larda dolaşıp, ‘bira garden’larda bardağınızdaki köpüğü yudumlayabilir ya da oryantalle striptizin içkiyle buluştuğu dönemin ünlü bar-pavyonlarına bir göz atabilirsiniz.

İstanbul'da Suyun Tarihi

İstanbul eskiden bu kadar ‘talihsiz’ bir şehir değildi. Aksine, bir zamanlar su sıkıntısının ne olduğunu bilmeyen ender şehirlerden biriydi. Sorun 18. yüzyılın başlarında başladı... Başlayış o başlayış... Haydar Kazgan ve Sami Önal’ın birlikte kaleme aldıkları bu kitap, kendisi gibi geçmişine ait bilgi ve belgelerin de kıt olduğu suyun İstanbul’daki tarihini aydınlatmayı, bu konudaki ‘kuraklığı’ gidermeyi amaçlıyor.

Yaşadığım Boğaziçi

İffet Evin, bütün ömrünü Boğaziçi’nde geçirmiş eski bir İstanbul hanımefendisi. Çocukluğundan başlayarak “sevgili Boğaziçi”ne dair hatırladığı, yaşadığı her şeyi, kimilerini öyküleştirerek o güzel üslubuyla kağıda kaleme döküyor. Bu kitap ne anı ne de bir öykü kitabı.

Onikiler

İstanbul aşığı Sermet Muhtar Alus’tan bir “şehir romanı”... 1935 yılında Cumhuriyet’te tefrika edildikten sonra arşivlerin tozlu raflarında unutulan bu kadri bilinmemiş eser, İletişim Yayınları tarafından günışığına çıkarılıyor. Sermet Muhtar, hem yazıp hem resimlediği bu güzel eserinde İkinci Abdülhamid sonrası İstanbul’unu, “o devrin eşi emsali bulunmaz kaldırım kabadayısı, Onikiler denilen haşerat güruhunun reisi ve elebaşısı Arap Abdullah’ın maceraları eşliğinde anlatıyor.

Gemiler... Süvariler... İskeleler...

Titizliğiyle tanıdığımız gazeteci yazar Eser Tutel, yaklaşık 30 yılını verdiği, zahmetli, ama zahmetine değen araştırmasını, bu üçüncü kitapla noktalıyor. Diğer ikisi, -Şirket-i Hayriye ve Seyr-i Sefain- geçtiğimiz yıllarda yine İletişim Yayınları tarafından yayımlanmıştı. Eser Tutel, hiçbirimize fark ettirmeden "koca" bir sivil denizcilik tarihi armağan ediyor bu üç kitabıyla.

İstanbul'dan Çizgiler

İstanbul’dan Çizgiler, Orhan Kemal’in bibliyografyasında yer almayan tek kitabı, ve de basıldığını göremediği ilk kitabı; ayrıca ünlü yazarın yazdığı son kitabı. Bu kadar ilginç istatistiklere sahip bu şirin kitabı daha ilginç kılan başka bir özellik de, 1964 kışında yazılmaya başlanıp tam 5 yıl sonra, 1969’da bitmiş olması.

Eski İstanbul

Ahmet Refik Altınay, ardında kırkbeş kitap ve yüzelli cildi doldurabilecek kadar yazı, not, makale bırakmış bir araştırmacı; döneminin en “popüler” tarihçisi. Altınay`ın Eski İstanbul`u, 15.-16. yüzyıldan 19. yüzyılın sonuna uzanan geniş bir zaman diliminde “şehir”deki gündelik hayatı anlatıyor: Fatih’in padişah sofrası için yapılan alışveriş, kahvenin ve tütünün İstanbul maceraları, leylak ve lalenin İstanbul’a kök salış hikâyeleri, oduncular, marangozlar, çoğunluk iken azınlık olanlar, çarşılar, havalı kadınlar, arabacılar.

Masal Olanlar

Sermet Muhtar Alus,1932 yılında Akşam gazetesinde yayımlanmış yazılarının derlemesinden oluşan bu kitapta, kendi döneminin “nostaljik” ruhunu yansıtıyor. Bir zamanların gündelik hayatını, o günleri yaşayanların ağzından anlatıyor.

Seyr-i Sefain

Eser Tutel, Seyr-i Sefain’de Türk ticaret gemilerini anlatıyor. İlk çağrışımın aksine, hayli sıcak, duygu yüklü bir konu, Türk ticaret gemilerinin tarihi.

Prens Adaları

Kınalı, Burgaz, Heybeli, Büyükada, Yassıada, Sivriada... Her adanın ismi, yakın tarihten bir şeyler çağrıştırıyor. Oysa Adalar’ın tarihi ve “tarih”le ilişkisi çok eskilere uzanıyor. Tezleriyle Hıristiyan dünyasında tartışmalar yaratmış Gustave Schlumberger’in 1884’teki İstanbul gezisinde derlediği tarih, doğa ve gündelik hayat notlarından oluşan Prens Adaları, o uzak tarihi deşmeye çalışıyor.

Bir Zamanlar Bakırköy

Bir “doğma büyüme Bakırköylü”nün anılarından ve kaleminden, bir zamanların o çok güzel semti. Kozmopolit yapısı, renkli hayatı, hareketli çarşısı, unutulmaz “tip”leri, pırıl pırıl denizi, çeşit çeşit balıkları, sporcu gençleri, “semt ruhu”yla Bakırköy... Tuna’nın anlattıkları, kitaptaki eski fotoğraflar... Ve bilenler için, son 25-30 yılın ürünü bugünkü Bakırköy.

İstanbul Haneleri

1880-1940 döneminin İstanbul’u ve İstanbullu’su evlilik, aile ve doğurganlık ilişkileri açısından ele alındığında, tahmine ve kanıya dayalı çizgilerin çok dışında bir tablo çıkıyor ortaya. İstanbul, başka bir Müslüman kentinde ya da Ortadoğu kentinde rastlanmamış özgün bir modelin sahnesi olarak gösteriyor kendini.

İstanbul'da Gündelik Hayat

Nüfus, cemaatler, tarikat faaliyetleri, esnaf gelenekleri, eğlence kültürüyle Osmanlı dünyasının merkezi İstanbul ve İstanbul’da yaşayanların, İstanbullu olanların kimlik arayışları... Yeniçeriler’in, Mevlevî dervişlerinin, Beyoğlu levantenlerinin ve diğerlerinin kültürle, şehirlerle, mekanlarla alışverişleri; hayatlarına çizdikleri çizgilerle paylaşım alanı dışında bıraktıkları.

İstanbul Kazan Ben Kepçe

Tamamlandığında İstanbul’u temel alan bir gündelik hayat ve sosyal tarih ansiklopedisi niteliği kazanacak Sermet Muhtar Alus Kitapları’nın ilki... Alus’un 1938-39 yıllarında Akşam gazetesinde tefrika edilmiş yazılarından derlenen bu kitap, eski İstanbul’un semtlerini ve insanlarını anlatıyor.

Galata Köprüsü

Galata Köprüsü, altıyla üstüyle Köprü’yü ama “eski ve hakîki” Köprü’yü özleyenlerin kitabı. Necdet Sakaoğlu’ndan “Haliç Köprülerinin Kısa Tarihi”, Refik Durbaş’ın Köprü üzerine yazıları ve Köprü’yü yazarken kentin de tarihine renk savuranlar: Sait Faik’ten Orhan Veli’ye, Fazıl Hüsnü’den Can Yücel’e, Yaşar Kemal’den Nazım Hikmet, Mehmed Kemal ve Refik Halid’e lokma lokma Köprü tarihi...

İstanbul'dan Sayfalar

İstanbul’u, kenar mahallelerinden surlarına, kahvelerinden kütüphanelerine, mezarlıklarından meyhanelerine gezmiş, tanımış bir “İstanbulsever”den hem araştırma hem sohbet... Babıali’den aydın portreleri, Beyoğlu’nda Venedik Sarayı, Fransız Devrimi’yle İstanbul’un ilişkisi, Gümüşsuyu-Taksim hattından son yüzyılın panoraması; İlber Ortaylı’nın gözünden, az bilinen bir İstanbul.

Şirket -i Hayriye

Nerede Şirket-i Hayriye’nin o güzelim Boğaz vapurları? Nerede o vapurların usta kaptanları, saygılı yolcuları? O ahşap yalılar, tenteli kayıklar, çilekeş çatanalar, burnu havada alamanalar? O kocaman yelkenliler, çektiriler nerede? Hepsi de otomobillerin, hantal otobüslerin, dev köprülerin kurbanı oldu. Hem de birdenbire.