Dünya Edebiyatı - 11. sayfa

Olt

Robert Olt doğdu...Olt şehri...Doktor Olt...Olt Ofisi... Olt Okyanusu...Olt gezegeni...Ahtapot Olt...Olt Üniversitesi...Olt Oteli...Oltmobil...Olt Anonim Şirketi...Olt Yemini...İfrit Olt ...Olt Adası... Oltoloji...Olt Yörüngede... Olt Endüstrileri... Oltokrasi... Ooooooolt... Olt Sokağı... Robert Olt Öldü!

Mozart'ın Dirilişi

Küçük metinlerin büyük ustası Nina Berberova’nın küçük romanlarının belki de en yoğunu. 2. Dünya Savaşı arefesinde kendi halinde ama duyarlı bir kadın, yaklaşan karanlığa karşı sadece güzel bir şey dileyerek, Mozart’ı diriltmeyi dileyerek karşı durmak istiyor. Mozart diriliyor mu? Belki. Karanlık bulutlar uzaklaşıyor mu? Hayır.

Hindistan'a Gece Müziği

“ADI NEYDİ?” “ADI XAVIER.” Ona sık sık bu soruyu soruyorlar. Bir adam arkadaşını arıyor. Bir Avrupalı bir diğerini arıyor, Hindistan’da. Her gece başka bir otelde, başka bir konak yerinde, başka bir yerde kalarak. Bu Hindistan, İngiliz sömürgeciliğinin Hindistan’ı olduğu kadar, rüyaların büyülü, gizemli Hindistan’ı da.

Pascali'nin Adası

Abdülhamit’in son saltanat günlerinde küçük bir Ege adasında yıllardır sabırla Osmanlı hükümetine ya okunmayan ya yerine ulaşmayan ya hasıraltı edilen jurnaller yollayan küçük, garip bir adam, Basil Pascali. Görünüşteki zavallılığına rağmen sanattan, güzellikten habersiz değil. Esrarengiz bir seyyahın gelip Pascali’nin platonik aşkı ressam Lydia’yı baştan çıkarmasıyla, kendimizi entrikalarla dolu sürükleyici olayların ortasında buluveririz.

Taamüden Cinayet

Baba ölmüştür. Anne gözyaşları içindedir, kız şaşkın, oğul altüst. Baba tamamen doğal bir ölümle dünyaya veda etmiştir. Ama yolcumuz, yani bay yargıç da yargıçtır. Ve ne pahasına olursa olsun yargıçlığını ifa edecektir. Doğal ölüm de ne demekmiş?

Aylaklar

Kendini “düşüncelerim, korkularım basit, sıradan biriyim” diye anlatan yetmişlerindeki bir gezgin satıcının, nereden geldiği, asıl işi belli olmayan bir zencinin kurduğu hayal dünyasına kendini bırakışı. Bu esrarengiz siyahînin, toplumsal rutin dışında bir hayat arayan birçok insanı peşine takıp bambaşka bir aleme sürükleyişi.

Son Band / Radyo Skeci

Düşünürken, düşündüğünü de düşünen insanı, varoluşuna eş bir bilinçlilik akışı içinde, çeşitli veçheleriyle göstermeye çalışmak Beckett’in adetidir. Son Band’ın kahramanı Krapp’ı yıllar önce doldurduğu teyp bantlarıyla ‘söyleşirken’ izliyoruz. Radyo Skeci ise, radyonun içinde küçük insanlar olduğuna inananlara göre bir el alıştırması.

Mağara

Toplumsal yoksunluğun bireysel yoksunluk düzleminde anlatılışı. Zamyatin yine insanların ruhlarını gözlüyor, bir yandan da küçücük ayrıntılarla kocaman toplumsal gerçeklere göndermeler yapabiliyor. Asla birer “temsilî” figür olmayan, kendi gerçekliklerine sahip kahramanlarının ruh dünyalarıyla birlikte bir dönemin atmosferini müthiş canlı bir şekilde bize aktarabiliyor.

Hayat Çizgisi

Yine bir “adamla kadın” hikayesi - veya meselesi. Bu defa “bir” adam ve “bir” kadın. Hayatın kıyısına sürüklenmiş insanların tuhaf buluşması. Boş bir ambarda. Bir kıyının son çizgisinde, şehrin, başka insanların, zamanın dışında, beraber debeleniş. Her şeyin dışında iken yine de üzerlerine dikilmiş gözler... Anlatılara konu olamayacak kadar az “olay”ın cereyan ettiği, elle tutulur, gözle görülür, sözle ifade edilir kısmı herkes için ulaşılır olmayan iç alemlere uzanan, insanı rahat bırakmayan bir kitap.

Barbar Düğünler

Fransız edebiyat eleştirmeni ve yazar Queffélec’e 1985’te Goncourt Edebiyat Ödülü’nü kazandıran kitap, ağdalı tasvirlerle okuru sürükleyen, aynı zamanda çocuk gözüyle anlatımın saflığını taşıyan, psikolojik unsurlarla bezeli, güçlü bir roman.

Borges Yok

Kitaplar mı bizde yaşıyor, biz mi kitaplarda? Yazarlar mı kitapların yazarı, okurlar mı? Borges’in kendisi, tıpkı Borges’in yarattıkları gibi bir kurmaca ya da kuruntu olmasın? Mesela, Shakespeare ile Cervantes aynı kişi miydi? Neden -ille de- olmasın? Köpf, bu gibi soruların peşinde bir edebî dedektifçilik oynuyor. Herkes için eğlenceli. Ama o kadar değil.

Gece Gibi Geçiyorum

Raslantı, tehlike, cinsellik ve kurmacanın yurdu New York’ta ‘gündüz kapıcı gece bir kent romantiği’ olan genç insanın mutlak bir kaybolmuşluk ve duygululuğu, cinselliğin karmaşasını algılayıştaki mutlak doğallığı, serinkanlılık ve tutkuyu kaynaştıran kişiliği. Bir tür modern kent Gönülçelen’i.

Yenilmez Köleciler

Bir gün bir kaplıca oteline inen iki kadınla onların sırrına ortak olan delikanlının macerası, Blixen’in tipik ‘ocakbaşı anlatıcısı’ üslubuyla güzel güzel akıp akıp giderken birden o kaçınılmaz burgaca kapılıp dönüveren, sonra bir daha, bir daha dönüveren bir hikayeye konu oluyor.

Ne İstiyorsunuz Benden?

Sinemacı Doris Dörrie’den, kadın ve kadın-erkek hikayeleri; bu arada Alman-Amerikan karşılaştırmaları. Batı’nın kadın ve kadın-erkek hikayeleri artık her yerde yaşanıyor; soy “Amerikan”la dünyanın dört bir yanından Amerikan tarzlarının karşılaşması da öyle.

Üç Gün

Zamyatin’in yıllarca kadri bilinmeyen sıradışı yazarlık ustalığının en nadide örneklerinden biri... Konu ve hikayenin asıl “kahramanı”, Potemkin zırhlısı mürettebatının Rus Devrimi sırasındaki isyanı. Ama bu asıl kahraman hiç doğrudan gözükmüyor. O sırada bir ticaret gemisinden kıyıya çıkan bir gemicinin gözünden anlatılıyor.

Ypsilon

1. Dünya Savaşı ertesindeki yıkıcı-yaratıcı sanatsal hareketlilik ortamının çok yönlü simalarından Alman yazar Spengemann’ın küçük romanının arkaplanında “sanatı anlama” sorunu yatıyor. Başka birçok özelliğinin yanısıra, insanın eğlenmesinin düşünmesine engel olmadığının canlı bir kanıtı bu kitap.

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği

Romanlarımdaki kişiler kendime ilişkin gerçekleşmemiş olabilirliklerdir... Her biri benim ancak kenarında dolaştığım bir sınırı aşmıştır... Çünkü romanın sorguladığı sır o sınırın ötesinde başlar. Roman yazarın itirafları değildir; bir tuzak haline gelmiş dünyamızda yaşanan insan hayatının araştırılmasıdır.

Kahin

Türkiye’de hemen hiç tanınmayan Güney Kore edebiyatından, bilmediğimiz bir alemin bize esrarlı, büyülü görünebilecek görüntülerini, seslerini taşıyan bir örnek. Müşterilere ve garsonlara maske takma zorunluluğu getirilen, herkesin geceleri kişilik değiştirdiği tuhaf bir düzenin kurulduğu “Arılar Kraliçesi” barında... Barın müdavimi bir kahin... Hep doğru çıkan kehanetlerini dillendirmesi barın yeni düzeni içinde “yasaklanan” kahinin, bir cinayeti önceden haber vermesi.

Kuzey

Zamyatin’den iki hikaye. İlki, “Kuzey”, dev buzulları, uçsuz bucaksız denizi, uçsuz bucaksız gündüzü ve gecesiyle zorlu doğa koşullarını, Kuzey insanlarını önümüze seren, okuru usul usul içine çeken bir hüzün hikayesi. İkincisi, “Derinlikler”, giderek sertleşen, giderek acımasızlaşan, bir önceki aşamada facia olanı bir sonraki aşamada sıradanlaştıran bir aşk ve aldatma hikayesi.

Domuz Toprak

“Onların Emeklerine” üçlemesinin ilk kitabı olan Domuz Toprak, John Berger’ın edebiyat dünyasında kazanacağı saygınlığın habercisi niteliğinde bir başyapıt.

Karanlıkta Kahkaha

Nabokov’un Berlin dönemi romanlarından biri olan bu kitap, bir eleştirmenin deyişiyle, “zalimane bir başeser”dir; okuru, en “fotoroman” bir durumdan, şu “insanlık komedyası” denen şeyin karanlık uçurumlarına yuvarlayıverir.

Sarı Duvar Kağıdı

Bu kısa ama “tam” ve çok vurucu eser, evlilikte kadının her türlü iktidardan yoksun kalışının hikayesi, geçen yüzyılın sonunda yazıldığını inanılmaz kılacak kadar “çağdaş”... Doğum sonrasında yaşama gücünü tüketen bir kadın, kendini toplasın diye, şefkatli hekim kocası tarafından, kısa sürede bir tecrithaneye dönüşecek olan bir koca köşke getirilir. Hikaye, kadının bir duvar kağıdı desenleriyle kurduğu ilişkiyi anlatır.

Kurbağa Güncesi

Günümüzün bu önemli edebiyatçısının kendine has güncellik ironilerinin “en günceli”. İki yaşlı dul arasındaki aşk hikayesinin oluşturduğu fon önünde, Doğu Avrupa’nın kapitalistleşme telaşesi, Almanya-Polonya “tarihsel düşmanlığı”nın izleri, ihtiyar Avrupa’nın dinamik genç Asya karşısındaki tedirginliği, “yükselen yeni değerler”...

Ayrılmak

“68 kuşağı” ve civarının sıkça paylaştığı bir yaşantının, sönen bir aşkın ve ayrılmanın hikayesi. “Günün birinde elinizi tutmaz olur...” Ayrılmakla -hele “erkek” olarak- başetme uğraşının seyir defteri. “Onu anlamaya çalışmak...” Kaçınılmaz sonun sindirilmesi. “Sadece gerçek bir kopuş insanı olgunlaştırabilir."