“YALLAH”: Avrupa'ya Göç Yolunda Fas - Sivil İnisiyatifler ve Politika Üretme Denemeleri

Racines derneği (Kazablanka, Fas) ev sahipliğinde, 1 Kasım - 1 Aralık 2018 tarihlerinde amberPlatform tarafından sağlanan[1] olanakla katıldığım sanatçı konaklama programı kapsamındaki bu araştırma, Fas’ın Sahra altı Afrika ülkelerinden en çok göç alan ve en kalabalık üç şehri Kazablanka, Tanca ve Rabat’ta sivil toplumların örgütlenme yapıları ile sansür ve hak ihlallerine karşı dayanışma ağlarına odaklanıyor. 

Özellikle gözlemlerimden yola çıkarak; kuzey Afrika yerlileri “Amazig”lerin direnişi, Kazablanka’da kamusal alan kullanımı, göç yolları ve göçmen festivalini çalışmama dahil ettim. Ayrıca katılma fırsatı bulduğum Racines tarafından üçüncüsü düzenlenen Fas’ın bölgesel kültür politikaları, sokak sanatı ve sirk üzerine yoğunlaşan Les Etats Généraux buluşmasının önemli noktalarını da araştırmama ekledim. Güncel kaynak incelemesini bağımsız yayıncılığı savunan gazete[2] arşivlerinde haber taraması yaparak gerçekleştirdim. L’Atelier de l’Observatoire, GADEM, Racines, Les Etoiles ve Think Tanger isimli organizasyonlar ile yüz yüze görüşmeler yaptım ve araştırmalarını incelemek istediğim yazarların makalelerine Open Edition ve Academia vasıtasıyla ulaştım.

Bu yazı Kazablanka, Tanca ve Rabat’ta, devletin göç ve kültür politikası üretme konusunda yetersiz kaldığı durumlarda, sanat inisiyatifi ve sivil toplum örgütlerinin katılımcı pratikler ve eğitim yoluyla dönüştürücü etkilerini tartışmak için bir giriş olarak kabul edilebilir.[3] İlk bölümde Fas'ın, Sahra altı Afrika ülkelerinden Avrupa'ya göç edenler için oynadığı rolü, ikinci bölümde birçok dış etmenle beraber Fas'ın geliştiremediği göçmen politikası sonucu oluşan kültürel, sosyal ve hayati sorunlara inisiyatif ve derneklerin önerilerini aktarmaya çalıştım. Son bölümde ise durum ile ilgili kişisel deneyim ve fikirlerimi paylaştım.

Yazıya adını verdiğim “Yallah” dilimizde negatif bir anlam taşısa da Arapçada “Haydi gidelim” veya “Acele edelim” anlamına geliyor. Sivil toplum olarak olan bitenin hemen akabinde aksiyon alanı yaratmak için iyi bir ifade olan Yallah, yerinden olan ve üstelik yeni yerlerinde de iyi karşılanmayan bir grup için de her iki dilde yerinde bir söz oluyor.

 

***

Sahra altı Afrika ülkelerinden göç edenlerin Avrupa’ya geçmeden önceki son durakları Fas, 3500 kilometrelik sahiliyle denizden kaçak göç için en çok kullanılan ülkelerden biri. Çoğunlukla Nijer, Mali, Senegal, Kongo ve Fildişi Sahili’nden gelenler[4] Ucda, Taourirt, Tanca'dan Avrupa’ya veya Fas'ın sınır komşusu olan İspanya’nın Afrika topraklarındaki Ceuta ve Melilla sahil otonom şehirlerine ulaşmaya çalışıyor (Feliu, 2009).

Fas tıpkı Türkiye gibi “sınır yönetimi” başlığı altında Avrupa Birliği’nden para alıyor[5] Schengen sisteminin Akdeniz havzası göç yolları üzerindeki büyük etkisi (Alioua, 2015) ve hükümetlerin aldığı güvenlik politikaları bu göç yollarının sürekli değişimine (Feliu, 2009) yol açıyor.

18 Aralık 1990 tarihli göçmen işçiler ve ailelerinin haklarını koruyan sözleşmeyi[6] Magreb ülkeleri arasında ilk imzalamasına rağmen Fas, 2003 yılında terör olaylarından hemen sonra göçmen haklarına sınırlamalar getirdi.  2003’te Kazablanka'da otuz dakika içinde beş ayrı yerde 12 terörist eş zamanlı olarak intihar saldırıları düzenledi. Saldırıları gecekondu mahallesi Sidi Moumen’den 14 eylemci gerçekleştirdi.  Çok kısa içinde El Kaide terör saldırılarını üstlendi. Krallık olağanüstü bir toplantı sonucunda terör ile mücadele yöntemleri ve ülkedeki yabancılar için geliştirilecek stratejiler hakkında karar aldı. Bu ikisinin birlikte anıldığı ve göçmen haklarının detaylandırılmadığı yasa terör olgusunu, bugün hala “yabancı” ile birleştiren bir algı yönetimi kuruyor (Belguendouz, 2005). Böylece göç; ulus ötesi örgütlü suç, yoksulluk, emniyetsizlik ve ölümle bağdaştırılıyor.

Özellikle okuma yazma bilmeyen sayısının yüksek olduğu bir ülkede görsel-işitsel medyanın kamuoyu oluşturmadaki rolü ve gücü (Feliu, 2009) vurgulanabilir. Bağımsız yazılı medya eleştirel bir bakış açısı yaratırken diğer yandan televizyon ve bazı gazetelerde Sahra altı Afrikalıları için “siyah çekirgeler”[7] ve “tsunami” gibi lakaplar ve ağır tabirler kullanılıyor.[8]

Önceleri transit göç için sadece bir durakken, Fas, bugün göçmen ağırlayan ülke durumuna geldi. 2013’te kraliyet göçmen politikasını hafifleştirdiğinden beri sürekli yeni düzenlemeler geliyor, “düzenli” göçmen olmak ve ülkede kalabilmek için oturma izni alacak kişilerin sayısı ve kuyruklar gün geçtikçe artıyor.[9]

IOM raporuna göre Akdeniz vasıtasıyla Fas'tan göç yolu en işlek yol, İspanya ise Avrupa'da en fazla göçmen ağırlayan ülke haline geldi. Sadece 2018'de 38.000'i deniz yoluyla olmak üzere 42.000 göçmen İspanya'ya giriş yaptı. Bu da Libya üzerinden İtalya'ya giriş yapanların iki katı demek oluyor.

***Yeni gelenlerin haklarını talep etmesi şöyle dursun, Kuzey Afrika yerlileri olan Amazigler, özellikle dil hakları başta olmak üzere uzun zamandır sadece Fas’ın değil, tüm kuzey Afrika'nın dayattığı egemenlik sonucunda gölgelenen haklarını geri talep ediyorlar.

“Amazig hareketini tekil bir hareket olarak görmek yanlış olur” diyor, Marguerite Rollinde (1994). Yazısında 27 yaşındaki bir militan ile röportaja yer veriyor: “Amazig özgür bir adamdır, ben bir Berberi - amazigim, sonrasında Afrikalı’yım. Faslı değilim çünkü Faslı benim için Arapça konuşan kişidir ve güce sahip olan kişiler de Arapça konuşuyor”

Amazigler ana dilleri Tamazig[10] için yıllarca “Tamazig olmadan demokrasi olamaz” sloganıyla direniyorlar. 2011'den beri Tamazig Fas'ın ikinci resmi dili kabul ediliyor. Tamazig dilinde yayın yapan haber, eğlence, oturum, röportaj ve din içerikli programlara yer veren bir ulusal kanal bulunuyor.

“Amazig hak ettiği yeri talep eden çok eski bir medeniyet. Bütün Faslılar aslında Berber asıllıdır, ama bazen bu gerçeği reddederler. Bugün sadece dili değil, tarihi de yeniden yazmak için gerekli ortam sağlanmış durumda.” diyor Driss Khrouz, Fas Krallığı Milli Kütüphaneler Müdürü.

***

Sahra altı Afrikalıları için transit göçün imkansızlaşması sonucu Fas'ta, ülkedeki en eskiler, yerliler ve yeni gelenlerle birlikte yaşama yöntemleri deneniyor. Merkez ve periferinin çok belirgin bir şekilde birbirinden ayrıldığı, kadınların çoğu zaman kamusal alanda görünmez olduğu, orta sınıfın yoksunluğuyla sosyoekonomik uçurumun belirlediği bir düzende, göçmenler yetersiz altyapının sorumluları ve biricik aktörleri değiller, tabi ki. Bütün karamsar tablonun yanı sıra yerel ve uluslararası fonlar tarafından desteklenen sanat organizasyonları ve sivil toplum örgütlerinin yaptıkları biricik çalışmalar, aynı zamanda en fazla göçmeni de karşılayan büyük şehirlerde nefes alanları yaratıyor.

Önümüzdeki bölümde farklı vizyon ve misyonları ve yöntemlerinin yanı sıra aynı etik değerler ve ortak bir gelecek kurmak için çalışan GADEM, Racines, L'Atelier de l'Observatoire ve les Etoiles'e yer vererek, faaliyet alanlarını açıklamaya çalışacağım.

Daha insani şartları kurabilmek adına 2006'da kurulan GADEM (Yabancı ve göçmen hakları savunucusu antirasist grup)[11] 12 yıldır yasaların uygulanması ve hakların tanınması için çalışıyor.

Afrika ana kıtasındaki tek Avrupa toprağı olan yerlerin tel örgülerle çevrilmesine ilk kez 1990’lı yıllarda düzensiz göç ve uyuşturucu ticaretinin durdurulması amacıyla başlandı. Tel örgülerin inşası bu tarihten itibaren, özellikle de Sahra altı Afrika ülkelerinden gelen büyük grupların geçmeye çalışırken meydana gelen 13 ölüm ve onlarca yaralanmanın yaşandığı 2005 yılından sonra da düzenli olarak devam etti. Melilla’yı çevreleyen tel örgülerin yüksekliğinin artırılması ve izleme sistemlerinin kurulması için 31 milyon Avro’dan fazla para harcandı. 2005 yılında Ceuta’da da tel örgülerin inşa edilmesi için 8 milyon Avro harcandı bu rakam geçtiğimiz on yıl içinde yapılan en yüksek yıllık harcamaydı.[12]

GADEM, kültürlerarası oluşturduğu çalışmalarda ayrımcılığa karşı eğitim, dernek ve okullarda sağduyu geliştirme programları düzenliyor, göçmen inisiyatiflerine destekte bulunuyor, basını bilgilendiriyor. Bir diğer etki alanı olan yabancı haklarını savunma konusunda yabancı ve göçmenlere yasal çerçevede danışmanlık yapıyor ve hukuk insanları için programlar geliştiriyor. Son olarak Avrupa ve Fas göçmen politikalarını yakından takip ederek milli, bölgesel ve uluslararası düzeyde aksiyon alanları yaratıyor.

2018'in ikinci yarısında kuzey şehirlerinden en güney şehirlerine sürülmesini konu aldığı raporda[13] GADEM, düzenli göçmenlerin dahi Avrupa sınırından uzaklaştırılarak ülkenin en güney notasındaki Agadir ve Tiznit'e, üstelik şehir merkezlerine çok uzak bir noktaya bırakıldığını bildiriyor.

GADEM ekibinden Khadija Souari statüsü olmayan insanlar için bile takip edilmesi gereken yasaların olduğunu hatırlatıyor.[14] 2018 Kasım ayı başında Tanca'da 9. edisyonu yapılması planlanan Göçmen Festivali'nin de yerel otoriteler tarafından engellendiğini bildiren Souari, beş günlük festivalin ilk iki günü gerçekleştikten sonra “eksik doküman olduğu bahanesiyle” durdurulduğunu dile getiriyor ve ekliyor “İlk defa bir dernek durdurulmadı”, “Tanca'da GADEM'i istemediler”. Büyük emeklerle gerçekleştirilen festival önceki senelerde GADEM'in ofisinin de olduğu Rabat'ta gerçekleşmişti. Uzun yıllardır Fransa'da göçmen festivali gerçekleştiren La Cimade Fransa tarafından destekleniyor.

Racines derneği “Tehlike anında kültürü kullanın” sloganıyla yola çıkıyor. Kültürün antropolojik anlamının altını çiziyor; kültür aracılığıyla estetik kaygıların ötesinde çoğulcu bir platform oluşturmayı amaçlıyor. Kolonyal dillerin ötesine geçerek yerel ve anadillerin kullanımı, sanatçı statüsü, üretim sürecine destek, telif hakkı, gençlerin katılımı gibi öncelikli meselelere yer verilmesi gerektiğine, bu müşterekler çevresinde buluşmanın yapıcı etkisine inanıyor. Eğitim biçimleri ve kapsamlarının çeşitlendirilmesi esnasında farklı kültür seviyelerine açık olmak ve “günlük hayatın uzmanları”na kulak vermenin önemini vurguluyor. Ancak bu şekilde yeni demokrasi biçimlerinin oluşabileceği ve katılımcı demokrasinin kabul göreceğini ifade ediyor. Racines'e göre Afrika ve Arap ülkelerindeki genel sorunu bir temel hak olarak kültür hakkını savunamamak, yaratıcı endüstrideki güçsüzlük, alandaki aktörler için eğitim eksikliği ve sonuç olarak kültür politikaları üretimi konusunda devlete yaptırım gücünün olmaması oluşturuyor. Bu bağlamda Racines kültür politikaları yaratma (araştırma, savunma, haritalama), sosyal ilerleme için sanat ve kültürü kullanma, girişimcilik, sanatçı ve kültür aktörlerine kapasite artırımı, sanatçı statüsü ve hakları üzerine çalışıyor.[15]

Racines çatısında geliştirilen projelerden “FADAE”[16] erişilebilir olmayan kamusal alanda özellikle kadın, azınlıklar ve tüm marjinalleştirilmiş grupların kendi yerlerini bulması için, konu etrafında gerçek bir tartışma başlatmak, sanatsal ifade biçimleri ile kültürel hak ve özgürlükleri savunmak adına çalışmalar yürütüyor. “artmap” projesinde ise web tabanlı haritalandırma yöntemini kullanarak, Fas ve diaspora coğrafyasında yer alan farklı yapı, disiplin ve faaliyet alanlarındaki kültür aktörlerini tek bir çatıda haritalandırıyor, görünürlük ve bilinirliklerini sağlıyor, istatistikler ve araştırmalar için bir kaynak yaratıyor. Racines ayrıca yarattığı çocuk kitaplarıyla hak, hoşgörü, vatandaşlık gibi kavramları yeni nesillere aktarmak için çabalıyor. Fas toplumunun kültürel tüketimini, kültürel tüketim tercihleri, amatör sanat pratikleri ve boş zaman geçirme alışkanlıklarını demografik, ekonomik, sosyal ölçütlerle raporluyor. “MARSAD” projesi kapsamında MENA (Orta Doğu ve Kuzey Afrika) bölgesinde Mısır, Lübnan ve Tunus’tan partnerleri ile bir kültürel politika oluşturmak amacıyla envanter tutuyor, yayınlar hazırlıyor.

Racines Fas'taki tüm yerel yönetimlerin kültür politikalarını mercek altına alarak kitaplaştırdığı bu araştırmada 2003'te tohumları atılan “Nayda” isimli akımın değerini vurguluyor. 2003 yılında tutuklanan 14 genç müzisyenin haklarını savunmak için ayağa kalkan halk ile bütünleşen akım, önceleri Faslı Movida[17] olarak anılan, “Uyanış” veya “ayakta” olarak çevirebilir. Nayda, özellikle yerel avangart hiphop ve rap müzik kültüründen besleniyor. Her sene düzenlenen L'boulevard festivalinde rap veya füzyon altyapısında Faslı gençler söz alıyor, doğaçlıyor, atışıyor ve birbirleriyle yarışıyorlar. Khalid Benkirane, Zakia Tahiri gibi genç yönetmenler ile festivale sinema boyutu katılıyor. Kısa süre içinde birçok kişinin katılıp mekan ve imkan sağladığı festival için Casablanca’nın belleğini tutan ve savunan Casamémoire derneği bütün ağını L’Boulevard’a aktarması sebebiyle harekette çok kilit bir rol oynamıştır ( Coubet, 2011)[18].

Şehirde olan bitene kim karar veriyor? Şehirleri kim tasarlıyor? L’Atelier de l’Observatoire ekibi kamusal alanların yeniden kamusallaştırılması, mahallelerin mahalleliler tarafından sahiplenilmesi, bellek çalışmalarının yapılması, mahrem, unutulmuşun üzerine giderek kişisel ve kolektif hikayelerle makro-tarih yaratımı üzerine çalışıyor. Birçok farklı etkinliğinin yanı sıra dahil olduğum “Sera” projesi 2015'ten beri devam ediyor, 150m2'lik bir alanda, kocaman yeşil bir çadır ve çevresini mekân ediniyor. Her dönem şehrin farklı alanlarına yerleştirilen “sera” Kasım 2018'de şehir çalışmaları inisiyatifinin çatısındaydı ve Çatıdaki Sera[19] ismini almıştı. Seyircileri, mahalleliyi, sanatçıları, öğrencileri, araştırmacıları, kültürel operatörlerini, bilim insanlarını kolektif olarak bu birlikte paylaşılan mekana katkıda bulunmaya, yeni projelerin hayata geçmesi ve geliştirilmesi egemen vizyonlar dışında farklı bakış açıları yaratmaya davet ediyor. Bir kütüphane, buluşma ve atölye alanı, fotoğraf stüdyosu, dinleme alanı ve piknik yapmak için bir halıdan oluşuyor.

Tanca'da da şehri hep beraber kurgulamak için ilgi çekici bir proje var: Think Tanger metropolleşen Tanca için kolektif öneriler geliştirmek için hayata geçmiş bir proje. Gelişmekte olan şehir üzerinde ortak kararlar almak, disiplinler arası iş birliğini arttırarak, katılımcı araştırmalar ve şehir pratikleri üzerinde birlikte çalışmayı amaçlıyor.

Bir mahallenin kaderini değiştirmek, yapıştırılmış bütün kötüleyici etiketlerinden sıyırmak mümkün mü? 2003 terör saldırılarında yer alan 14 eylemcinin 20-24 yaşlarında, bekâr, eğitimsiz ve işsiz gençlerden olması[20] (Pargeter, 2008) ve belki de en önemli bilgi olarak hepsinin Sidi Moumen isimli Kazablanka'nın en fakir mahallelerinden birinden olması dikkat çekici. Ali Zaoua Vakfı tarafından kurulan Les Etoiles tiyatro ve dans salonları, müzik stüdyosu, atölyeleri ve rap okuluyla bir mahallenin gençlerinin kaderini değiştiriyor. Fransa ve Fas kökenli Nabil Ayouche'un adını yönetmenin ilk filminden alan Ali Zaoua Vakfı, hala bir gecekondu mahallesi[21] olan Sidi Moumen'de sayısız genç ve aileler için var etme, üretme yoluyla yaşamlarını dönüştürme olanağı sağlıyor.

***

Göçmen festivaline uygulanan sansürü anlamak, şehri tanımak ve Think Tanger kurucuları ile buluşmak için Tanca'ya gittiğimde otobüs şirketinin bizi bıraktığı yer şehre oldukça uzaktı. Ana yola çıkmak için sezgisel olarak önümdekileri takip ettim. Yolun sonuna geldiğimizde herkes birer ikişer otobandan karşıya geçmeye başladı. Gözümü karartıp ben de geçmeyi denedim ama başaramadım. Boş vermişlik mi demeli, “Allah bizi korur” inancı mı, o duygu bende yoktu. Sonra fark ettim ki çok az ötede karşıya geçmek için daha güvenli bir yol var. Ben otobüsten inip o yolu seçen iki üç kişiden biriydim, yalnızca. Şehir merkezine geldiğimde yavaş yavaş martı sesleri duyuldu, deniz kokusu yükseldi, denize doğru yürüdüm. Karşı sahilin İspanya olduğunu anladığımda nutkum tutuldu. Dalgalar o kadar büyük, İspanya o kadar yakındı ki... Gözünü karartıp otobandan karşıya geçenler ile hayatını riske alıp İspanya'ya kaçanların aynı hislerle hareket ettiğini düşündüm.[22]

Fas birçok üçüncü bir dünya ülkesi gibi az sayıda sabiti olan ve değişkenleri dış etmenlere dayanan bir ülke. İnsanların ayaklandığı durum çoğu zaman değerlerle birebir bağlantılı diyebiliriz. Tıpkı Türkiye'de olduğu gibi Fas'ta da yapılan bellek ve mikro tarih çalışmalarını düşününce, bu çok sayıda geçmiş üzerine çalışma, kaybolan birçok mekân ve değerin bir zamanlar var olduğuna dair bir ispat ve anımsatma çabası gibi gözüküyor. Kazablanka'ya adımımı attığım ilk gün, kocaman bir inşaat üstündeki reklam yazısı bana çok tanıdık gelmişti: “Şehir tarihini yeniden oluşturuyor.” Çok iyi hatırlıyorum, saat akşam sekiz sularıydı... Ama bundan hiçbir zaman emin olamayacağız… Çünkü 2018 sonbaharının ilk zamanlarında Fas’ta, tıpkı Türkiye’deki 2015 sonbaharı gibi kimse saat kaç bilmiyordu. Sonraki günler boyunca, okuldan çıkan gençler “keyfi” alınan bu karara karşı çıktılar. Kaldığım süre boyunca beş defa şehir değiştirdim, her gittiğim şehirde liselilerin memnuniyetsizliği aynıydı. Olabildiğince ses çıkararak durumu protesto ettiler, yanlarında bir polis eskortu, onlarla birlikte yürüyordu. Kiraladığım evin caddesinde[23] de sürekli protestolar oldu. 25 Kasım günü, aynı caddede, binlerce Amaziglinin kendi ana dilinde attığı sloganlar nefesimi kesti.

Politika burada da sokakta yapılıyor[24]. Durum böyle olunca sokakta karşılaşılan baskı ortamı artıyor. Kolektif memnuniyetsizlik… Oysa kime sorsan kralı çok seviyor.

Kamusal alanda her yerde kralın fotoğrafına rastlayabilirsiniz. “İnananların kumandanı” kral ve hükümet çoğu zaman beraber hareket ediyor, kararı kimin aldığıysa her zaman transparan değil. Geçmiş dikta dönemine göre çok fazla iyileştirici hamle yapıldığı için halkın şükran duygusu ön planda. Ali Amar'ın 6. Muhammed: Büyük yanlış anlama[25] (Amar, 2009) kitabının yasaklanması, kralın karikatürünü çizen henüz reşit olmayan Walid Bahomane'ın hapse girmesi ise onu sevmekten başka bir çare olmadığının göstergesi gibi.

H2020 kapsamında trans-making projesinin değişim programında amberPlatform üyesi olarak gerçekleştirdiğim rezidansın ev sahipliğini üstlenen, yukarıda bahsettiğim Racines derneğini Ocak 2019'da kapatma kararı alan Fas yönetimini eleştirmemek mümkün mü? Kültürel ve sanatsal ifade özgürlüğü, yurttaşlık, eşit haklar için çalışan ve bunu çoğulcu bir yapı içerisinde, göçmen, yerli, Faslı, Berberi, “düzenli”, “düzensiz” herkes için yapan, bir müşterek olarak kamusal alanı herkesin kullanmasına olanak sağlamak isteyen, bunun için kültür politikasını inceleyen ve eksikler için alternatif politika üretmeye çalışan bir derneğin kapatılma hükmünün verilmesi nasıl karşılanmalı? Birçok yerel parametresinin bulunması dışında, sorunun sadece yerel bir sorun olmadığının farkında olmak gerekiyor.

Racines'den Aadel Essaadani Les Etats Généraux toplantısında hakimiyetin şifresini çözmemiz gerektiğini söylüyor. Ona göre evrensel boyutta, dünyadaki hareketlilik, yeni teknolojiler ve internet, ekoloji ve iklim değişikliğini de içeren yeni bir “yurttaşlık” kavramına ihtiyaç duyuluyor. İlk başta yurttaşlık algısı var, sonra yurttaş olunur dedikten hemen sonra Jean Vilar'ın sözünü hatırlatıyor: İlk başta bir toplum olmamız gerek, belki sonrasında iyi tiyatro yaparız.[26]

Nasıl ki sanatsal işlerin dolaşımda olması, tanınırlık için “networking” dediğimiz kavram önemliyse, birbirimizin haklarını gözetmemiz için de aynı ağ önemli. Ulus ötesi bir kamuoyu yaratmak... Racines ve yukarıda saydığım yapıların varlığının en büyük önemi, bence, düşünce ve hareketlerin meşrutiyet kazanacağı bir alan sağlıyor olması: Bu gibi inisiyatif alınarak sivil düşüncenin geliştiği ortamlar katılımcı bir kültür politikasının oluşabileceği bir düzen sunuyor. Bir siyasi partinin ya da politik rejimin çok ötesinde, birlikte paylaşılan mekânın tarihine saygı duyarak, yeni gelenlere yer açıp, haklarını gözeterek, marjinalleştirilmiş grupları da davet ederek oluşturulabilecek bir politika yaratmak için gereken adımları alıyorlar.

Rabat Üniversitesi Siyasi Bilimler öğretim görevlisi, sosyolog ve eski GADEM başkanı Mehdi Alioua'nın her fırsatta altını çizdiği gibi Fas'ın daha “insancıl” bir göç politikasına ihtiyacı var.  Son olarak Papa François İsrail'in Gazze'de Hamas hedeflerini vurması ve Donald Trump'ın Netanyahu ile Golan Tepeleri hakimiyetini tanıması gibi gelişmeler üzerine Fas'a giderek Kral 6. Mohammed ile Kudüs meselesini konuştu ve göçmenleri ziyaret etti. Konu ile ilgili Mehdi Alioua ve GADEM Facebook sayfalarında Papa François'nın Fas'a gelişini Fas'ın göçmen politikasını insancıl düzeyde devam etmesi için bir fırsat olduğunu dile getirirken, Papa yaptığı açıklamada “Göçmen ve otokton halk, hepimizi bir araya getiren bir yol var”[27] diyor. Toplum içindeki hoşgörüyü çağırmak ise Racines derneğinin önerdiği gibi “göçmeni bir eksi yerine bir artı gibi görebilmek” terminoloji değiştirmekle gerçekleşebilecek bir olgu gibi gözüküyor.

Kaynakça

Alioua, M. (2015). “Un monde en mouvement, du transit à la transmigration”, Khrouz, N., & Lanza, N. (Eds.), Migrants au Maroc: Cosmopolitisme, présence d'étrangers et transformations sociales, Rabat: Centre Jacques-Berque.

Amar, A. (2011). Mohammed VI le grand malentendu, Paris: Calmann-Lévy.

Feliu, L. (2009). “Les migrations en transit au Maroc. Attitudes et comportement de la société civile face au phénomène”, LAnnée Du Maghreb, V, 343–362. doi:10.4000/anneemaghreb.611

Rachik, A. (2016). La société contre l’Etat mouvements sociaux et stratégie de la rue au Maroc, Kazablanka: La Croisée des chemins.


Rollinde, M. (1999). “Le mouvement amazighe au Maroc : défense d’une identité culturelle, revendication du droit des minorités ou alternative politique?”, Insaniyat, 63–70.

Pargeter, A. (2008). The New Frontiers of Jihad: Radical Islam in Europe, Londra & New York: I. B. Tauris, 2008.

[1]Bu rezidans Avrupa Topluluğu Horizon 2020 programı tarafından desteklenen, 14 ülkeden 20 kurum ve 150’nin üzerinde bireyin doğrudan parçası olduğu “trans-making” (https://trans-making.eu/) projesi kapsamında, üyesi olduğum ve  trans-making Türkiye partnerlerinden amberPlatform / BIS  aracılığıyla gerçekleşmiştir. trans-making.eu

[2]Telquels, H24 avec le Figaro, Le Desk, Huffpost Maghreb gibi.

[3]Bir uzmanlık yazısından çok konu ile ilgili yapılan görüşme ve araştırma sonucunda kişisel bir değerlendirme olarak eleştirilmesi beklenmektedir.

[4]IOM, 2005.

[5]Avrupa Komisyonu haber bülteni başlığı: “Western Mediterranean Route: EU reinforces support to Morocco”, Brüksel, 14 Aralık 2018

[6]International Convention on the Protection of the Rights of All Migrant Workers and Members of Their Families (CMW)

[7]Criquets noirs

[8]En ağırları arasında Demokratik Sosyal Hareket Partisi'nin yayın organı Al – Haraka'da çıkan “Fas, Sahra altı Afrikalıları'nın insani dışkı toprağı” ve Tanca’nın haftalık gazetesi Ashamal'in “Siyah çekirgeler kuzey Fas'ı işgal ediyor” başlıkları (Feliu, 2009) sayılabilir. 

[9]National Human Rights Council, Operation for the regularization of foreigners in irregular administrative situations November 22nd, 2017, Rabat

[10]Fas ve Cezayir’de resmi dil olan Tamazig, Nijer ve Mali’de milli dil ve Libya’da ise bölgesel dil sayılıyor.

[11]Groupe antiraciste d'accompagnement et de défense des étrangers et des migrants

[12]Korku ve Tel Örgüler, Avrupa’nın mültecileri dışarıda tutma yaklaşımı © Af Örgütü 2015 kaynağından alınmıştır.

[13]Raporun orijinal ismi “Expulsions gratuites - GADEM - Note d’analyse sur les mesures d’éloignement mises en œuvre hors tout cadre légal entre septembre et octobre 2018” şeklindedir.

[14]Souari, Khadija. (2018, Kasım 23). GADEM. Röportaj: Z. Okyay Rabat.

[15]www.racines.ma

[16]Bu oluşum Racines tarafından başlatılmış, Avrupa Birliği, Uluslararası Azınlık Hakları Grubu (MRG), Filistin Sivil Forum Enstitüsü, Andalous Şiddet Karşıtı Çalışmalar ve Tolerans Enstitüsü, Prince Claus Kültür ve Gelişim Fonu tarafından desteklenmektedir.

[17]« movida à la marocaine »

[18]Caubet, D. 26 Ocak 2011’de  La Petite Histoire de la Nayda, Mathias Chaillot tarafından madeinmedina.com için yapılan söyleşide dile getirmiştir.

[19] La Serre sur le toit

[20]Bu eylemciler, toplumun sınırlarında yaşayan ve imkanlardan yoksun, iyi eğitilmemiş, deneyimsiz genç adamlardı. Benzer saldırılarda bulunmuş birçok kişi gibi, eylemlerinin sonucunda cennete giden yolu güvence altına alacaklarına inanıyorlardı. Fakat bu saldırılar, Afganistan deneyimini tanımlayan idealizmden veya dahası, komşusu olan Cezayir’deki cihattan uzaktı. Kazablanka saldırıları bundan daha ziyade bir hüsran ve umutsuzluk çığlığıydı ; çaresiz, neredeyse uğruna yaşayacak başka bir şeyi olmayan genç adamların acımasızca yıkıp yok etmesiydi. (Pargeter, 2008)

[21]Kadiri G. (2019, Ocak) “Au Maroc, l’abandon des bidonvilles”, Le Monde.

[22]Yazarın not defterinden

[23]Lalla Yacout isimli bulvarda yer alıyor.

[24]Fas'taki ayaklanma ve protesto biçimlerine dair daha derin okuma için Abderrahmane Rachik'in La société contre l’état. Mouvements sociaux et stratégie de la rue au Maroc isimli kitabına başvurulabilir.

[25] Orijinal ismi: Mohammed VI, Le Grand Malentendu

[26]Il s’agit de faire une société, après quoi nous ferons peut-être du bon théâtre – Jean Vilar

[27]«Il y a un voyage qui nous engage tous, migrants et autochtones [...]. »  Chambraud C. (2019, Nisan) Au Maroc le pape François plaide la cause des migrants, Le Monde