Eylül 2002 Tarihinde Tekrar Baskılar

Bir Sürgün

Genç bir doktorun Abdülhamid devrinde Paris’e kaçışı, aşk yüzünden hastalanması, gurbette geçen yoksul hayatı. Paris’e ve Parisli’ye bir hicviye.

Cennetin Dibi

Cehenneme Övgü’de “bu dünya”yı sorgulayan Gündüz Vassaf ikinci kitabında “cennet”e, hem de cennetin ta dibine el atıyor. Mizahla bilimkurgunun, düzyazıyla bilimsel makale üslûbunun harmanlandığı kitapta, ‘yanlışla doğru’, ‘yalanla dolan’ sırt sırta duruyor.

Erken İç Asya Tarihi

Ünlü tarihçi Ordinaryüs Profesör Denis Sinor’un önemli katkılarıyla derlediği bu kitap, dünyanın en ilginç coğrafyalarından biri olan, ancak gecikmiş ve yetersiz arkeolojik çalışmalar nedeniyle bugüne dek hakkında pek fazla bilginin ortaya çıkarılamadığı İç Asya tarihi üzerine yazılmış makaleleri biraraya getiriyor.

Kaptanın Teknesi

Edebiyat dünyasında Uzunharmanlar’da Bir Davetsiz Misafir ve sadece ismiyle değil, öyküsüyle de bir hayli ilgi çeken Geber Anne! adlı romanları ile tanınan Sezgin Kaymaz’dan şen-şatır anlatılmış bir gündüz düşü... Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü’nde bir sınıf... Birbirlerine çok yakın iki genç kız ve onların dertsiz, tasasız dünyalarının ortasına düşen bir genç...Bu üçlü etrafında gelişen “fantastik” öykü, dolu dolu yaşanan üç günü anlatıyor.

Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor
Modernite Deneyimi

Modernizm çocuklarını yiyor...Yoksa her şey zaten yüzyılımızın ta başında yapılan Faustvari bir kontratın sonuçları mı? 20. yüzyılın enerjisi ve sefaleti, Petersburg’dan New York’a... 2000’li yılların “sağlıklı” modernizmini kurmak için geçen yüzyılın modernistlerine dönmeyi salık veren Marshall Berman’ın kaynak kitabı.

Millî Savaş Hikâyeleri

Her biri başka bir yeri, başka kişileri, başka olayları konu edinen, bir yandan da sonu gelmez ve umutsuz bir arayışı dile getiren hikayeler. Güzel ve büyük yurdunu yitiren Hamdi, kocasını aramak için İstanbul’a gelen Ödemişli zavallı bir kadın, her şeyi allak bullak eden, “yurt”u “gurbet”e çeviren savaş ve geride kalanların hayatları.

Nur Baba

Vaktiyle toplumumuzdaki en önemli kültür müesseselerinden biri olan Bektaşi tekkelerinin İmparatorluğun son zamanlarındaki bozuluşu. Dionysos törenlerinin benzeri “zevk ve sefahat sanatının, buse ve aşk ilminin” Bektaşi “Ayin-i Cem”lerinde tasviri.

Ofli Hoca / Şeriatta Ayıp Yoktur

Nihat Genç’in “bir belden yukarii, bir belden aşağii” anlatıp duran meşhur Ofli Hoca’sından unutulmaz vaazlar, seçme sohbetler. Kadın-erkek ilişkilerinden “Çorum’dan adam çıkmaz” meselesine, özel televizyonlardan Amerikalı Müslümanlara, “Nataşa” sektöründen trafik sorununa, kara fırın ekmeğinden ağır kahve şakalarına... Ofli Hoca’da çene düşük, laf çok; Nihat Genç’te mizah “ince”.

Osmanlı İmparatorluğu'nda
Alman Nüfuzu

İlber Ortaylı, yarı-sömürgecilik sisteminin ilk mimarı olarak nitelendirdiği Almanya’nın, 20. yüzyılın başında, çöküş süreciyle dağılma süreci arasında bir yerlerde seyreden Osmanlı İmparatorluğu’yla kurduğu ilişkileri, yarattığı nüfuz alanını, tarihin yeterince ele alınmamış konuları arasında sayıyor.

Oyunlarla Yaşayanlar

Tanzimat’tan bu yana sürekli değişen politik ve toplumsal değerler karşısında tutunmaya çalışan Türk okur-yazarının kara güldürüsü.

Türkiye'de Sosyal Demokrasi
Particilik Hemşehrilik Alevilik

Alman siyaset bilimcisi Harald Schuler’e ülkesinde bir de ödül kazandıran bu ilginç ve önemli çalışma, Türkiye usulü sosyal demokrasinin ilginç organizmasını gözler önüne seriyor. Particilik nedir, nasıl işler? Hemşehrilik ‘şebekesi’ nasıl kurulur, nasıl ‘şebeke’ye dahil olunur? Alevi toplulukların Türk sosyal demokrasisindeki ağırlıkları nedir, destekleri seçim sonuçlarını nasıl etkiler?

Pnin

Pnin’in baş kişisi Profesör Pnin, Lolita’nın Humbert Humbert’i gibi, Solgun Ateş’in Kinbote’u gibi, Vladimir Nabokov’un yerinden yurdundan kopmuş kahramanlarından biridir. Amerikan üniversitelerinden birinde Rus Dili ve Edebiyatı dersleri vermektedir. Pnin bu ‘yeni’ dünyada şaşkındır. Eski Dünya’dan yenisine taşıdığı anıları arasında sevdiği ama aşkına karşılık vermemiş bir eş ve onun oğlu, yürekten sevdiği anadili, eski tarz bir mizah, eski tür bir zerafet, bazı entelektüel ve dilsel incelikler, kimileri kahkahalara yol açan köklü alışkanlıklar vardır. Pnin, diretmeleri, tutturmaları, hayatla ilgili ‘miyopluğu’ içinde günü geçmiş ve komik bir karakter gibi görünür. Ama Nabokov bütün benzer karakterleri gibi, bu şaşkın roman kişisi aracılığıyla da okuru kendi şaşalamaları, kendi çıkmazları hakkında düşündürmek ister.

Saint-Simon İlk Sosyolog, İlk Sosyalist

“İstikbal hakkında derin düşünceleri olan, cemiyeti inceleyen ve incelemelerine rüyalarını da katan insanlar”: 19. yüzyılın ilk yarısının ütopik sosyalizmini savunanlar... “Genç” Cemil Meriç’in sosyalist penceresinden Marx’a ilham veren sosyolog Saint-Simon: Yalnızca sosyalizm çığrını açanlardan biri değil, aynı zamanda “bilgi sosyolojisine aydınllık getiren adam..."

Solu Yeniden Tanımlamak

Bugün sol kavramı ne anlam ifade ediyor? Dünyada solla sağı ayıran nedir? Geçmişte bunlar neydi, ileride ne olacaklar? Sol ve sağ kavramlarının, insanlık tarihinde sürekli geçerli olmuş, evrensel içerikleri mi var? Yoksa modern zamanlarda ve Batı Avrupa’da son üç yüzyıl içinde meydana gelen toplumsal oluşumlara özgü simgeler mi?

Tehlikeli Oyunlar

Kişinin kendiyle savaşmasını ve yenmesini, kendini dönüştürmesini önemli bir sorun olarak algılamaya çağıran, çarpıcı ve sarsıcı bir roman.

Tutunamayanlar

Küçük burjuva dünyasını zekice alaya alan Atay “saldırısını, tutunanların anlamayacağı, red edeceği türden bir romanla yapar."

Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1
Ahmet Mithat'tan A. H. Tanpınar'a

Doğu-Batı sorunsalı çerçevesinde, tarihî gelişimi içinde Türk romanının incelenmesi. Sekiz romancı, Ahmet Mithat, Recaizade Mahmud Ekrem, Halit Ziya Uşaklıgil, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Peyami Safa ve Ahmet Hamdi Tanpınar ele alınıyor.

Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2
Sabahattin Ali'den Yusuf Atılgan'a

İncelemesinin 2. cildinde 1950-75 döneminin onbeş eserini ele alan Moran, bu dönemde düzen eleştirisi sorunsalının merkeze oturduğunu tespit ediyor. Bu etkenin geleneksel halk edebiyatına dönüşle ilişkisi ve Anadolu romanının özelliklerinin bu süreç içinde belirlenişi üzerinde duruyor. Berna Moran, Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ı ile Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli'ni özel olarak ele alıp inceliyor.

Yaşam Başka Yerde

Günümüzün en önemli edebiyatçılarından birinin bir anlamda en kişisel romanı. Yaşam Başka Yerde’nin başkişisi olan “şair” aracılığıyla Kundera, dünyayla, ”yazı” ile ilişki kurmanın sorunları üzerine eğiliyor, çağdaşlarından, yakınlarından “yazı” dolayısıyla ayrılmanın çilelerini konu ediyor.

"Zor Kişilikler"le Yaşamak

Problemlerimizin kaynağını, çoğu zaman hayatımızdaki “başka kişiler”in yaşantımızı ne derece etkilediklerini fark etmeksizin yanlış yerlerde ararız. Sorunlarımızın odağındaki “başka kişiler”i fark ettiğimizde, onların birer “zor kişilik” olarak en yakın dostumuz, iş arkadaşımız hatta eşimiz olduğunu görürüz. “Zor kişilikler”in çevresi, bu kişilerin sürekli olarak sergiledikleri davranışlar karşısında şaşkınlığa düşer:

Hayır Demeyi Bilmek
Sağlıklı sosyal ilişkiler için reddetmeyi öğrenmek

“Hayır” demek hepimize neden bu kadar zor gelir? Onaylamadığımız düşünceleri onaylar görünmek pahasına, bizi başkalarına uyum sağlamaya iten nedir? İlişkilerimizde sevilmeme ya da reddedilme tehdidi bizi nasıl yönlendirir? Haklı bir “hayır”ı ifade etmek, gerçek bir bireyin oluşmasına ve güçlemesine nasıl katkıda bulunur? Kalıplardan kurtularak düşüncelerimizi özgürce ifade edebilmek mümkün müdür?

Mimarlık Sevgilim

Cumhuriyet´in ilk yılları... Orta Anadolu, savaş sonrasında İstanbul, yatılı oluk günleri, sonrası İtalya´da mimarlık eğitimi... Ve yüzyılın karmaşık ikinci yarısında Ankara... Farklı ortamlarda çelişkili olaylar yaşadı ve anlatmak istedi. Mimarlıkta projeci eylemini seçti, aynı konuda yazdı.

Türkiye'de Sivil Toplum ve Milliyetçilik

Son yılların sihirli sözcükleri; “Sivil Toplum” ve “Sivil Toplum Kuruluşu” (STK). Hâkim medya söyleminde, devletten ya da politikadan kesilen umutlar, “sivil toplum inisiyatifleri” denen alanda aranıyor; “STK’lar”, saf-temiz, otantik, demokratik bir yurttaş iradesinin tezahürleri sayılıyor. Etkili STK’lara sahip olma özleminin, kimi zaman, “muasır medeniyet seviyesine ulaşma”nın güncel ölçütü gibi düşünüldüğünü görüyoruz.

Avrupa Yol Ayrımında Türkiye

Türkiye’nin çağdaşlaşması devlet eliyle başladı ve sürdürüldü. İki yüz yıllık bu süreci aynı zihniyetle sürdürmeye olanak yok. Çünkü bu zihniyet artık iflas etmiş durumda. Eğer ülke çağdaşlaşmasını sürdürmek istiyorsa bunun yolu Avrupa’dan, Avrupalılaşmadan geçiyor. Tarihî ve coğrafî nedenlerden bu ülkenin pek başka seçeneği yok. Bugünkü kavga, bu yolu tıkayanlarla açmaya çalışanlar arasında.